Bunca yıl sönmemiş umudum,
Nisan değilse mayıs
Perşembe değilse pazar.


Taşındım. Ne garip dört duvarla bağ kurmak. Eşyalarımı taşıdıktan sonra durdum dört duvarı seyrettim. Ağlayasım da gelmedi değil ama tuttum kendimi ağlamadım. Tek başımaydım halbuki ama ağlayacak hale gelmem bile utandırdı beni, bu da yeni moda çıktı başıma.


Tek başıma yaşamaya çalışmak biraz zor hissettiriyor artık, fiziksel olarak bir yardım değil ama soluklanacak bir yer arıyorum kendime, bulamıyorum. Şöyle bir omuza yaslansam, biraz nefeslensem soluğum kesiliyor artık bu tek başınalıktan.


Sürekli koşuyorum bir yere varamıyorum, nereye varmak istediğimi de bilmiyorum. Kaç yaşına geldin diyorum kendime bu arayış hiç bitmeyecek mi?


Gündelik hayatta kendimi ifade etmeye çalışmak o kadar zor ki. Karşımda konuşurken birileri, ithamlarda bulunurken “hayır böyle değil bak bende böyle hissediyorum” diyememek omuzlarıma çöktü kaldı, kamburum artık. Bunu nasıl aşacağım? Hayatımdaki herkese de hissettiklerimi böyle yazıp verebilseydim ne kolay olurdu.


Çok şey hissettiğim, hiçbir şey konuşamadığım günler geçiriyorum. Rezalet. Doğum günüme az kaldı. Mayıs, bana hep heyecan getiriyor. Hiçbir şey olmayacağını bile bile yeni yaşımı umutla bekliyorum.