çocukluğumuza şöyle bir dönüp baktığımızda mutluyuz ama aslında bizi derinden etkileyen bütün büyük travmaları ve sorunları edindiğimiz yaşlar çocukluk yıllarımızdır. bizi derinden sarsan bu olayları yaşarken mutlu olmayı nasıl başarabilmişiz. çocukken daha kırılgan daha korkak daha deneyimsiz ve daha korumasız olmamamıza rağmen nasıl daha fazla mutluyduk?


çocukken içinde bulunduğumuz dünya yanılsamadan ibaretti. kendi zihnimizde bize ait başka bir dünyada yaşıyorduk. geçmişin geçmiş olma hüznü ya da geleceğin karanlık yüzüyle ilgilenmiyor. başımıza gelen en küçük soruna en büyük tepkimizle savaş açıyorduk. sevdiğimiz yemek yapılmamışsa bir daha asla yemek yemeyiz. düşüp yaralandıysak o an ölebiliriz. yekpare dünyamızda sadece biz ve bizim yaşadığımız o an önemliydi. geçmiş ve gelecekle işimiz yoktu. neye nasıl tepki vereceğimize içgüdülerimizle karar veriyorduk. tabii ki buradaki çıkarım çocukluğa benzer bir yaşam sürmek değil. bunları yaşarken toplumsal hayatta umursamadığımız ve yanlış hareket ettiğimiz birçok sorunlu davranış bulunuyor. buradaki anlam anda kalarak özgür olmayı kabul etmek. kendi mutluluğumuzun dışında kalanları bir çikolatayla değişmeyi tekrar öğrenmek.