Neden açıklayamadım?

Nasıl bastıramadım bunca yıllık hüzünleri?

Üstüme yapışıp kalmış mahkum kılıklı suçlar;

Neyin endişesi bu?

Uzun zamandır uğramadığı halde canımı yakarken,

En sessizinden kalkarken mesela bir gemi

Sanki çok uzun bir yolcuğa hazırlıksız yakalanmışım gibi


Büyük depremlerle sarsılmış vücudum

Yakamdan tutmuş, en dipsizlere doğru fırlatılmış gibi

Nedir ki payen bu hayatta?

Hiç kavuşamamışken aradığına.

Bazı bazı yerlerden duyduğun,

içine sinmiş umutsuzluğun.


Hatırlatma kendini bana;

Unuttum sanmışken

Kavrulduğumu,

Susadığımı,

Acıdığını en derinden.


Bağışladım seni,

Büyük bir ikram gibi

En kudretlisinden, el topraklara

Ne diye yolunu bulamadın bunca zamandır?

Yolun yoluma mı karıştı?

Ellerin mi üşüdü yokluğumda?

Yine hatırlattın kendini bana;

Ve yine soru işaretlerini yıkarken üstüme,

Kaçtın benden de

Kendinden de ...

Neyi inkar ettim söylesene?

Hangi sevgiden mahrum bıraktım seni,

en güzel topraklarla beslerken oysaki.


Söyledim yüzlerce kez,

Binlerce kez tekrar ettim!

Niye yüzünde o vazgeçmiş gibi duran ,

kin katranı bulanmış ifadenle

Yine karşımdasın.


Sildim çokça hala da hatırlarım,

artık gocunmam elim giderken,

eskimiş hatıralara.

Tek bir sözüm mahrum bırakır,

gözlerimin içinden.

Ancak sen ne zaman anlarsın

yorulup bittiğimi.


Çırpınır dururdum senin sığ sularında,

Sen benim okyanusumun kıyısına bile uğramamışken,

ben çiçekler ekerdim senin toprağına.


Benden sonra,

bulacağını ümit ettiğin sevgiden

yoksun kalacaksın.

Nefesini hep en nefessiz yerlerde tüketmek zorunda kalma,

Bulduğunu sandığında,

beni anmak zorunda kalma.


Eskilerde uğraşırdım

Duvarlarına resimler çizip asardım,

en süslüsünden kurduğum hayalleri.

İlk vazgeçtiğin olmamak için hiç yok mu lüksüm?

Bütün kabahat bende mi sahiden?


Sana dil dökerdim ya hep önceden,

şimdi kursağımda kurumuş kalmış bir şeyler...