Bir şeyden dönmek, onun senin için iyi olmadığının farkına varmak, senin üzülmene sebebiyet vereceğini anlayabilmek için koca bir vazgeçiş yaşamak gerekiyormuş. Büyük bir karar ve ciddiyet gerekiyormuş.


Bir insana, bir hayvana, bir eşyaya ya da bir düşünceye bağlanmak ne kadar kolaysa bil ki ondan vazgeçmek de o kadar zor olacaktır. Hayat verdiği kadar alır da.


Belli bir zamana kadar senin hakkında bütün zorluklara göğüs gerebileceğimi düşünüyordum. Birlikte olursak zorluklar kolaylaşır sanmıştım. Ki o zorluklar öyle basit de değillerdi. İşte hayal! İmkansızlığı kabullenmemek; yaşayacağım 20, 40, 60, 80 yıl dahi olsa göz açıp kapayıncaya kadar geçmiş gibi hissettirecek bu kısa hayatta yaşanabilmesi muhtemel şeyleri yaşatmıyor. Önündeki fırsatları görmeyi geç, bağlandığın şeyin sana yeni kapılar açmayacağının bilincinde olacak kadar kabullenmeyi istememek hayatımdan aylarımı aldı. Şükür ki sadece aylardan bahsedebiliyorum. Vazgeçmeseydim, bu yazı daha ilerisini de anlatıyor olabilirdi.


Bazen birilerinden bir şeyler duymak gerekir. Kader gayrete aşıktır, derler. Gerçekten gayret ettim. Şimdi, diyordum, şimdi sabır vakti. Ama beklerken de umutlar içine girmek, hayaller kurmak, her zaman yarı yarıya olan ihtimallerin olumlu yanını arttırmaktan başka bir şeye yaramıyordu. Ve kimsenin haberi yokken, bunu kendi kendine yaptığı zaman insan kolayca "Hak ettim," diyebiliyor sonunda.


Benim için hayırsız olduğunu fark ettiğim bu konuda içim acıyla kıvranırken, bilinçsizce akarken yaşlar gözlerimden, dilimden sadece "Teşekkür ederim," fısıltısı çıkmıştı. Erkenden farkına vardırmış, daha fazla boşa zaman geçirmeme müsaade etmemişti. Bazı şeyleri öğrenmeye, içimdeki manevi yönü geliştirmeye, biraz daha olgunlaşmaya yardımcıydı bu yaşananlar belki de.


Yaşanan her olumsuz şeyin ardında bıraktığı olumlu durumları görebilmek de bizim elimizde. Seçimlerden ibaret değil midir yaşadıklarımız?