Karşımızda Semih Kaplanoğlu’nun yazıp yönettiği Türk yapımı dispotik, post – apokaliptik bir film Grain (Buğday). Bilinmeyen bir gelecekte bitkilerin üremisini sağlayan genetik kodları deforme olmuştur. Manyetik kalkanlarla korunan şehirlerde ayrıcalıklı insanlar yaşarken kalkanların dışında yaşayan alt tabaka açlık ve salgın hastalıklarla mücadele etmektedir. Dr. Cemil bitkilerin bu üreme sorununa çözüm arayan bir profesördür. Bir gün Erol Erin isimli öğrencinin bu konuda yazdığı bir tezle ilgili bilgiler duyar. Şehirdeki yaşantısını terk edip kırsala Erol’u bulmaya karar verir. Erol’la çıktığı yolculuk filmin ana gövdesini oluşturmaktadır.


Filmin senaryosu her ne kadar uzak ve distopik bir gelecekte geçse de aslında ana konu gaia – panteizm ekseninde ilerliyor. Buna göre evren ve tanrı aynı şeydir. Hiçbir şey birbirinden ayrı, farklı parçalar değil bir bütünün zorunlu bileşenleridir. Tanrı evrendir evrenin kendisidir, insan ve diğer her şey onun zorunlu bir yansıması – sonucudur. Profesörün manyetik yolu geçtikten sonra karşılaştıkları, özellikle Cemil ile karşılaştıktan sonra yaşadığı olaylar bu eksende ilerler. Yine Cemil’in kendisi adeta bir derviş gibi davranır. Sürekli gizemli bir yönünün olması, ağırbaşlı - bilge tavırları, temiz toprağı bulmaya dergâha gittiklerinde bir Mevlevi gibi mezarları selamlaması, toprağı açtıklarında abdest alır tarzda hareketleri… Burada Mevleviliğin ‘ben âlemin içindeyim âlem benim içimde’ anlayışı birleşiyor ve filmin ilerlemesine eşlik ediyor.

Bu durum filmin aynı zamanda zayıf yönü. Filmin başlangıcı post apokaliptik bir ilerleme ve belli oranda aksiyon vaat ederken izleyici kendini bir dervişin yolculuğunu izlerken buluyor. Eminim birçok kişide hayal kırıklığı yaratmıştır.


Yine gıdaların genetiği ile oynamanın diğer her şeyi etkilediğini, onların da bozulmasını tetiklediği vurgulanmış. Burada da kastedilen her şeyin ortak saf bir bilince bağlı olduğu ve bir şeyin tabiatının değiştirilmesi diğer şeylerin de özünü kaybettirdiğini vurguluyor.


Filmde Tarkovski esintileri çok fazla ve çok ön planda olmuş. Metafor yerleştirme ve mesaj verme kaygısı yoğun ve açık. Bu durum filmin derinliğini azaltıyor.


Sahne ve sekans geçişleri, sahnelerin birbirine bağlanması ustaca. Yönetmenin en isabetli kararı mekân seçimi olmuş. İç Anadolu’nun uçsuz bucaksız çorak bozkırlarının manzarası enfes.


(Foto Kaynak: https://bigumigu.com/haber/semih-kaplanoglunun-yeni-filmi-grainin-cok-taze-fragmanina-bakin/ Erişim: 25.01.2024)