Hiç bazı insanlara bakarken kafanızda hoş notalar duydunuz mu? Bana bu çoğu zaman oluyor. Müzik türlerine göre insanları ayırınca anlamak daha kolay oluyor. Mesela ben bir Beethoven ve Bach bestesiyim, girişim mükemmeldir, gelişme bölümünde kafanız karışır belki sıkılırsınız ve sonucum Bach gibi ihtişamlı biter. Tekrar dinleme isteği herkeste oluşmaz ama tekrar dinleyenler Beethoven’ı anlamış gibi olur. Anlamak için sıkılmayı göze almanız lazım. Peki kaçımız bunu yapıyoruz?


Beni Chopin bestesi insanlar hep korkutur çünkü gürültülü ve serttir, tahammülünüzü zorlar ve tahammül ettiğiniz kadardır o insan sizin için. En sevdiğim insan tipiyse Einaudi bestesi insanlar. Ben öfkeliyken o kadar soğuk ve sessiz olurum ki tam bir Einaudi bestesi olurum. Dinlediğiniz zaman sizi inanılmaz gevşetir, ne kadar muazzam notalar dersiniz ama sonlara doğru fark edersiniz ki öfkeniz artmış. Kendim gibi insanları elbette ben de seviyorum ama konuşmayı değil belki susmayı. Ben bir insanı en iyi anlayacağımız zamanın öfkeli olduğu an olduğunu düşünüyorum çünkü o zaman serbest olduğu için içini de rahat döker ve anlaşılır. Tabii ki sonuna kadar dinlerseniz.


Beethoven besteleri genelde sonuna kadar dinlenmiyor ama Einaudi öyle değil, size bir hikaye anlatıyor hissine kapılıyorsunuz ve sonunu merak ediyorsunuz. Bu yüzden de dinliyorsunuz. Muazzam bir keder var bestelerinde ama öfke ile verilen. Bu yüzden Einaudi bestesi insanları dinlemeyi çok severim.


Peki siz hangi bestesiniz ?


Yazı yarım kaldı hissine mi kapıldınız? Çok normal çünkü ben bir Beethoven bestesiyim. Hepsini dinlemediniz.