Mükemmel Günler, Wim Wenders tarafından yönetilen, senaryosu Wenders ve Takuma Takasaki tarafından yazılan başrolünü Kōji Yakusho'nun üstlendiği 2023 yapımı bir drama filmi. "Berlin Üzerindeki Gökyüzü" filminin yeniden yapımı olan "Melekler Şehri" ile tanıdığım yönetmenin ödüllü filmi, Mükemmel Günler'i merak edip izlemek istedim.

Bütün zorlukların kıyısında sakinliği, rutini sürdürmeyi, yaşamın yönünü seçme özgürlüğünü bize gösterirken aldığı övgüyü sonuna kadar hak ediyor, izleyiciyi usulca ve nazikçe sarsan, dikkatini çeken, dağıldıysa toparlayan etkileyici bir yapımdı. Çok eskiden bir tanıdık "Hayatın sakin ise iyi, rutin ise kötü." demişti. Uzunca bir süre bu cümleyi düşünmüştüm. Alışkanlıklarımız her ne kadar aynı olsa bile duygularımızın değiştiğini, geliştiğini düşünüyorum.

Filmin konusuna gelecek olursak; Film, Tokyo'da umumi tuvaletleri temizleyerek geçimini sağlayan Hirayama'nın hayatını ele almaktadır. Mütevazi bir mahallede yaşayan Hirayama her gün, gün doğmadan önce sokağın süpürülme sesiyle uyanıyor bir nevi çalar saat gibi, hazırlanıp kahvesini alıyor, müziğini seçip yola koyuluyor. Kasette, The Animals'ın "House Of The Rising Sun" şarkısı çalıyor. Gün boyu umumi tuvaletleri temizliyor, her gün aynı türbenin parkında öğle yemeğini yerken en sevdiği ağacı izleyip analog bir makine ile fotoğraflarını çekiyor, mesai bittikten sonra hamama gidiyor, restoranda bol buzlu içeceğini içip etrafı izliyor. Her gününü aynı rutinde bir ritüelmiş gibi tekrarlıyor. Gün sonunu uykusu gelene kadar kitap okuyarak geçirirken sonrasında tekrar alacakaranlıkta uyanıyor kahvesi, müziği, titizlikle yaptığı işi, sevdiği ağaç ve kitabıyla yaşamına kaldığı yerden devam ediyor. Kimi zaman dinlediği bir şarkı veya bir kitap bizlere tanıdık geliyor o sessizliğin içinde kendi hatıramızı anımsıyoruz. Güne aynı hevesle başlamak, kulağında sevdiği melodiler, etrafını küçük kaçamak bakışlarla ve tebessümle izlemek, aynı gökyüzünü, ağacın dallarını, izleyip bilmem kaçıncı kare fotoğrafını yine aynı merakla çekmek. Bu rutin, Hirayama'nın bıkmadan zevkle yaptığı biricik alışkanlıklarıyla bezeli yaşamının ana temasıydı. Bu yaşamın akışında ekstrem olaylar olmuyor mu oluyor elbette, haylaz iş arkadaşı, yeğeninin yanına gelmesi, her zaman gittiği restoranda ki bir karşılaşma, kardeşiyle yüzleşmesi Hirayama'yı yoruyor, sarsıyor, sendeliyor fakat rutinini bozmuyordu. Her zamanki gibi gökyüzüne göz kırpıyor, derin bir nefes alıp rüzgârda sallanan yaprakları izliyor, yüzünde garip, çekimser bir gülümseme ile telaşsız, yaşamı kovalamadan, bu gördüğü güzellikleri bir gün kaybedeceğinin farkında dolu dolu bakıyor sevdiklerine. İşini titizlikle yapıyor insanların teşekkürünü hoşgörü ile karşılıyor ve kahvesini alıp yeni sabaha Nina Simone'un "Feeling Good" şarkısını dinleyerek başlıyor, yaşamının haklı gururu ile birlikte.