Vildan, sana çıkmasın diyedir açtığım kapıların kulpsuzluğu. Enteresan bir başlık altında hapsettiklerime değsin gözün! Ürkütücü. 


"Fur Şu Ay" felsefesinden çıktım oysa yola. Öylesine ağlamak istiyorum ki... Sonrasında, kendi düşen kendi kalkar misali doğrulmak... Sıfırlamak istiyorum hislerimi. Buz buz bakmak. 


Vildan, anlaşılmak istemedim hiçbir vakit. Veyahut anlaşmak. Kimsenin aktardıklarında bulamazken onların kayıplarını.... Onlarda kendimi aramanın telaşına mı kapıldım?


Romatizmal keyifsizlikler yaşıyorum. Şifa dileme... Her şeyi bilen ile bilmeyenin arasına girmen, ne kadar doğru olabilir? 


Param parça olmuş onlarcasını görürken ela gözlerim.

Ne kadar iştahlı olabilir hem arzum? Otur yerine nefsim. Sana bir ömür yasak ziyafet. 


Ki tekrar çark edip gelip çalmışsa kapımı, aralamaz ellerim. Üç maymunu oynuyor der dilin. Ziyanı yok, bitti. 


Vildan, sabah oldu uyan. Börekçide yer beğen, siparişler benden. Çaylar zaten hep şirketten. Sahi çayı sevmezken sen, benim seni sevmem 


Vildan sabahın mahmurluğu ya, cesaretim ondan. Küt böreği ile iç organların 10 bin bakımlarını yaptıralım senlen. Pudra şekeri eşliğinde. 


Dibi sarı olsun varsın! Son seferine uğurladım Wins'i akşamın 22’sinde. 


Ziyanı yok :) görüşürüz o meşhur börekçide. 


(Hiç kız kadın gelmez bizim börekçiye.) 


Bilmiyorum demişmiydim? Bulunması güç hint kumaşı değilim. Merter kumaş pazarı oysa, neyse. Kabulü namümkün bir limanısın, salımın. 


Zamanada bir kılıf uydurmalı şimdi. Vildan, çok güzel değilsin. Artık demirlemem dudağının kıyısına, nefesimi. 


Can simidim derdim öncesinde içten. Yıkıldı çarşı, bozuldu düzen. Niyagora'da şelale lâkin varken Düden. Bakışlar altında ezildi sardunya sevdalısı bu can. 


Demişken... 


Karton bardağımda üçüncü çayım. Wins ile boşandık. Carlo artık yoldaşım. 


Ha bir de... 


Sebilin nankörlüğü imiş köpüksüz arabica kahvem... Nereden nereye düşün. Mehmet efendi dururken, Jacobs'la ıslatmak damağı ! Starbucks'ta telve düşmanı. 


400'lük Bera kadar olamazsın Vildan. Şantiyenin uğultusunu yaran kahkahalar yok şimdilerde. Ufak çaplı tebessümler mırıldanıyor kurak dudaklarım. 


Ara sıra solumu yoklarım. Sancılı bir yıl, duraksadım. Hani benim fincanım? Hani dudak payı?


Bütün öğretilenler yalan içmekle alakalı. Keyiften içmek mi alüminyum kutu kırmızıyı?


Yavaş.