Bir şiiri şairinden başka kimse anlayamaz. Yaptığımız tahliller, şiirin kıyılarında kumdan kaleler olarak kalır yalnızca. Yine de anlam veremediğimiz imgeler arasında bir şeyler sezinler, yaşanmışlıklarımızı buluruz. İşte bu yüzden direniriz bu kapalı kutulara. Cahit Zarifoğlu'nun "Sevmek de Yorulur" şiiri de bu kapalı kutulardan birisi.

Şairin içindeki bir adam ve bir kadın, ona hem kadının hem de erkeğin tarafından bakacak empati yeteneği veriyor ki bir sevmenin içine girdiği zaman olmuşları ve olacakları öncesinden biliyor şair. Çünkü hep başkası sevsin diye sevmiştir, hep yalnızlığa yeni bir kendini daha eklemiştir. Sevgili denen şeyin hep gidişine alışmış ki bu gidişler, hiçbir tüfeğe gelmeyen bir keklik gibi, şairi es geçiyor, artık canını bile yakamıyor şairin. Sevgilinin gelişini harcamış, yani kısa sürmüş mutlulukları, gelişini elinde tutamamış hiçbir sevgilinin. Gidenler önce selini üstünden çekmişler, ilgi ve alakaları, iyi davranışları bir bir azalmış. Sayısız koridoru yüzüne yakmışlar şairin, gittikçe uzayan bir tünel mahiyetinde bu bahaneler.

Son gidiş, tüm gidenleri bir kişinin gölgesine sığdırıp şaire öyle bir acı veriyor ki bu, geçmiş zamanın zehrine bulanmış bir hançer oluyor. İşte bunlar şairi sevinçlerinden alıkoyup tekrar hüzün denizine atıyor, camlardan kuşkulu geçecek kadar bir güvensizlikle doluyor içleri. Ve giderken bunları da al, diye sesleniyor sevgiliye. Son sigaramdın, diyor yani son kez bağlanmış ve kendini kaptırmıştır. Bu gidişle bir daha bağlanması mümkün görünmemekte.

Ve bu karanlığa kapılmış kimsenin sesinin çıkmadığını söylüyor şair, çünkü bile isteye bu denize atlamışlar. Bu deniz, sevgilinin tekelinden çıkmış artık, sevgili kuma yakın yani dışarıdan izliyor olup biteni. Bu duygu yoğunlaşması ise gidende değil, kalanda baki. İşte bu yüzden ipe koşuyor, yani her gelen günle bir kez daha küçücük ölüyor şair, ağrıyan bir gün geliyor sevmekten yorulduğu, usandığı ve gidişlerin ardından bakakaldığı sancılı bir gün.

Böyle böyle sevmekten yoruluyor insan. Sevmeleri yoruluyor insanın. Bir kez daha bu denize doğru yaklaşacak oluyorsa da daima hüsranla sonuçlanıyor akıbeti, şaşırtmıyor bu döngü kimseyi.