Burada kalemle karalayarak başladığım ve şimdilerde karalayacak kağıt yerine ekranda görünür olan resimlerin üzerine tuşluyorum kelimelerimi. Belini büktüğüm her bir tuş bir harf kusuyor acısına bedel. Böylece anlamlı-anlamsız bir iğretiden kendimce anlamlı bir şeyler çıkartmaya uğraşıyorum. Uzunca zamandır -dediğim de yalnız birkaç yıl- hayatın yaşanmaya değer bir uğraş olduğunu düşünüyorum. Bu düşüncemi birçok yönden destekleyici kanıtlar sunabilirim. Ancak ihtiyaç duymuyorum.


Anlam adına her şey insanın çabasına bağlı gibi görünüyor. Her bir coğrafyada kendini insanlara mâl etmeye yahut insanları kendine mal edinmeye çalışan birçok insan olmuş, olmakta ve bu insanlar bir şeye dayanarak-yaslanarak yola çıkmışlar. Bir şey ,dediğim gibi, bir mesaj belki bir öğreti; yazılı bir levha belki de yahut dikili bir taş, konuşan bir kuş, uluyan bir kurt, ağ ören kimsesiz bir örümcek, ezilmemek için yuvasına koşan bir karınca ya da söylenenlerden derlenen bir kitap.


Farklı yapılardaki insanlardan bir araya gelmiş bir topluluğun doğru bir şey söyleme ihtimali doğru bir şey yapma ihtimalinden fazladır. İlk bakışta sözün eylemden daha az uğraş gerektirdiği kanısı bunu doğrular görünebilir. Nitekim çok sayıda insan genellikle ilk bakışla yetinmek durumunda kalacaktır. Bir sonraki bakış için gerekli olan fırsat ve imkanı yakalamak onlar için bir kopuş ve ayrılık/ayrılış gerektirebilir. Çünkü toplulukta istediğiniz zaman durup hareket edemezsiniz. Hareketler ve duraklar belirlenen yer ve zamanlarda yapılmak zorundadır. Bu ayrılışın neticesinde ikinci bakış muhtemel olabilir. Ancak ikinci bakış dahi ikiye ayrılır. Onlardan ilki ilk bakışı perçinleyen ve ilk bakıştaki yanılma ihtimalini de içinde muhafaza eden melül bir pasifliği içerir. İkincisi ilk bakışı reddetme kudretini içerebilen hoyrat bir aktifliği içerir.


İkinci bakışla hemen bir ateş yakılmasını bekleyemeyiz ancak bir kıvılcımı da çok görmemek gerekir. Böylelikle heybemizde yakmakla bitmeyecek kadar odun olduğu yanılsamasından kurtulabiliriz bakarsınız. Ateş görmeyen hatta kıvılcımın icadından habersiz olan kırık dökük odunluğumuzdaki birkaç yük odunumuz üstelik su aldı şimdilerde, nemlenmeler hissedilir oldu. Nem rutubete, rutubet ise küfe çevirebilir kendisini. Acilen odunlukta bir temizlik yapılmalı, odunlar henüz ateşe dönüşmemiş temiz oksijen ile buluşturulmalı, nemli olanları kurutulmalı küflü olanlarından vazgeçilmeli yerine eskisine göre daha dayanıklı ve kuru odunlar istiflemeli. Bununla birlikte odunluk tamir edilmeli, bakarsınız bir nebze olsun büyüyebilir de dağarcığı. Hem böylelikle odunlar sadece yakmalık değil, işlenebilir de olur küçük bir atölye gibi.