Toplumsal Değişme ve Mizah Dergileri’ Makale İncelemesi

 

Mizah dergileri, Osmanlı döneminde ülkemizde ilk kendini göstermiş ve o dönemde zor olsa da yer edinmeye çabalamış, günümüze kadar da varlığını korumuştur. Mizah dergileri, genç-yetişkin demeden çoğu insanımızın ilgisini çekmiş ve hatta gündelik dile bile yansımıştır. Makalede de mizah dergilerinin tarihsel süreci incelenmiş ve detaylı bir şekilde aktarılmaya çalışılmıştır. Gelin birlikte mizah dergilerinin Türkiye’de yer edinme ve benimsenme serüvenine birlikte bakalım.

 

Türkiye’de ilk mizah dergisi olan ‘Diyojen’, 1870-1872 yılları arasından ‘Teodor Kasap’ tarafından yayımlanmıştır. O dönemde Osmanlı batılılaşma ve modernleşme çabasında olduğu için I.Meşrutiyetin ilanına kadar Diyojenden başka dergiler de uzun ömürlü olamasalar da yayımlanmıştır. 1878 yılında Padişah II. Abdülhamid’in anayasayı askıya alması ve Parlamento’yu dağıtmasıyla birlikte Türkiye’de dergiler 33 yıl sürecek olan baskı rejiminde yayımlanamamışlardır. Görüldüğü üzere 1870’lerde başlayan mizah dergileri 8 yılın sonunda 33 yıl sürecek olan baskı ile yüzleşmek durumunda kalmıştır. 

 

Mizah dergilerinin kısıtlandığı dönemde yurtdışından basımlara devam edilmiştir ve orada yayımlanmıştır. Hatta o dönemde Osmanlı’ya gizlice sokulan bu dergiler Jön Türk muhalefetinin iletişim araçları haline gelmiştir. 1908 yılında ise II. Meşrutiyetin ilan edilmesiyle özgürlüklerine kavuşan mizah dergileri, o sene içerisinde 40’ı aşkın yayım yapmıştır. Makalenin bu konu üzerindeki çıkarımı ise ‘Meşrutiyet'in ilanından hemen sonra yayımlanan dergilerin çokluğu 33 yıl boyunca bastırılmış bir toplumsal muhalefetin abartılıdışavurumu olarak değerlendirilebilir’ şeklindedir. İçerik bakımında da siyasi eleştiriyi fazlaca barındıran bu dergiler, mizah özelliğinden oldukça uzaklaşmışlardır. 1909 yılına bakıldığında ise mizah dergilerinin sayılarında ciddi bir azalma görülmektedir. Savaş koşulları ve ekonomik yoksunluktan dolayı da 1914 yılında sadece 3 mizah dergisi ayakta kalmıştır. Bunlar; Leylak, Feylofos ve Karikatür dergileridir.

 

Osmanlı’nın çöküş döneminde ise artan baskı maliyetleri nedeniyle dergiler iniş çıkış yaşamaktadır yine de her zaman toplumsal hayatın içerisinde yer almışlardır. Kurtuluş Savaşı dönemlerinde ise Atatürk mizah dergilerini destekler. Birçok dergi çıkarılmıştır bu dönemde ancak en önemlisi Yusuf Ziya Ortaç ve Orhan Seyfi Orhon’un ‘Akbaba’dır. Bu dergi Cumhuriyet tarihinin en uzun soluklu dergisi olmuştur ve 1977 yılına kadar da yayımlanmıştır. 

 

Cumhuriyet yıllarında Akbaba gibi mizah dergileri çıkmış olsa da uzun soluklu olamamışlardır. Tek istisna Sedat Simavi tarafından yayımlanan ‘Karikatür’ dergisidir. Akbaba’nın Cumhuriyet döneminde uzun soluklu olabilmesinin en büyük nedeni muhalefet partilerden aldığı desteklerdir. Başta Cumhuriyet Halk Partisi , 1950 sonrası da Demokrat Partisi olmak üzere Akbaba dergisine oldukça destek vermiş ve maddi destek sağlamışlardır. Yanlı bir dergi olan Akbaba, içerisinde çoğunlukla siyasi eleştiriyi barındırmış ve aldığı destek neticesinde uzun yıllar kendini var edebilmiştir. Siyasi açıdan oldukça eleştirilen bu dergi, günümüzdeki iktidar yanlısı veya muhalif olan medyanın adeta bir yansıması olmaktadır. Bir nevi parayı veren düdüğü çalar hikayesi görülmektedir. Bu tabii ki benim şahsi görüşümdür.

 

1923-1950 dönemi mizah dergilerinin en önemli özelliği CHP’nin tek parti iktidarını eleştirmemeleridir. Ancak bu yapı 1946 yılında Sabahattin Ali ve Aziz Nesin tarafından çıkarılan Markopaşa dergisi ile değişir. Markopaşa, o dönemde iktidarı eleştirebilmekte ve okuyucular tarafından derginin sol eğilimleri nedeniyle ‘komünist’ olarak yaftalanmalarına neden olmaktadır. O dönemin getirdiği baskı nedeniyle kapatılmak durumunda kalan Markopaşa, değişik isimlerle kendine yer edinmeye çalışsa da başarıya ulaşamamışlardır.

 

Demokrat Parti’nin iktidara geldiği yıllarda da varlığını gösteren Akbaba dergisi, ilerleyen senelerde çıkacak Gırgır kadar büyük satış rakamlarına ulaşamamış olsa da Türkiye’de mizah dergilerinin ana damarı sayılmıştır. 1950’lerde komünist iddiaları nedeniyle Markopaşa’nın yayıncılarından olan Aziz Nesin, ülkemizde yazı yazamaz hale geldiği ve maddi geçim kaygısı nedeniyle Akbaba’da imzasız ya da mahlas kullanarak yazı yazmaya başlamıştır. Nesin, ismini kullanmadan yazdığı bu dergide mizahçılığı geliştirmiş ve ülkemize mizah konusunda çok güzel katkılarda bulunmuştur.

 

60’lı yıllarda çıkan dergiler ‘Zübük’, ‘Amcabey’ Akbaba taklidi üzerinden ilerlemektedir. Bu dönemde en büyük değişim, teknolojide olan gelişmelerdir. Bu teknolojik gelişmeler, mizah dergilerini büyük ölçüde dönüştürmüştür. O dönemde yaşanan görsel değişime göre Akbaba eski kalmış, bir süre varlığını korusa da kurucusu olan Yusuf Ziya Ortaç’ın da vefat etmesiyle birlikte yayım hayatını sonlandırmıştır. Çalışan kadro daha sonrasında Akbabadan ayrılarak ‘Papağan’ adında bir dergi kurmuşlardır. 

 

72 senesinde ise önemli iki dergimiz vardır. ‘Gırgır’ ve ‘Fırt’. Aralarında rekabet olsa da Gırgır daha politik bir mizah tarzı benimser ve Fırt ise apolitik mizah alanında ilerlediği için birbirlerinden ayrılırlar. Oğuz Aral, Gırgır dergisinin yöneticisidir ve mizah dergiciliğine getirdiği en büyük özellik de telif hakları ve ödemeleridir. Bu sayede mizah dergileri artık bir hobi olmaktan çıkmış, güzel paralar kazanılabilecek bir meslek haline gelmiştir.

 

12 Eylül askeri müdahalesinden sonra yayım hayatına devam eden dergiler Gırgır, Fırt ve Çarşaf’tır. O dönemde yine en çok satan dergi Gırgır’dır. Gırgır ve darbe dönemini yara almadan atlatır. Aral ve ekibi yine siyasi eleştirilerine devam ederler ancak tabiri caiz ise çizmeyi aşmadan hayatlarına devam ederler. O dönemde 1 ay gibi bir süre ile askeri rejim sonucu kapatılsa da yeniden açılmıştır. 

 

1986’da mizah dergileri için oldukça önemli bir olay yaşanır. Gırgırdan ayrılan bir grup yazar ve çizer ‘Limon’ adında bir dergi çıkarır ve bu dergi Gırgır’a göre daha marjinal ve radikal bir dergidir. Ancak Limon satışları iyi olan bir dergi olmasına rağmen yine de o dönemde Gırgır’ı tehdit edecek bir düzeye gelememiştir. Limon, Gırgır’a göre az satışlı bir dergi olsa bile doksanlı yılların mizah anlayışını yansıttığı için oldukça önemli bir dergidir.

 

Gırgırdan ikinci kopuş ise 1989 yılında yaşanmıştır ve bu Gırgır için oldukça endişe verici bir durum haline gelmiştir. Çünkü Limon’un tarzı ve mizahı Gırgır’dan oldukça farklıdır ve farklı bir kitleye hitap etmektedir. Ancak ikinci kopuşta çıkan yeni dergi ‘Hıbır’ içerik ve kitle bakımından Gırgır’a oldukça benzemektedir. Aral, kendi kitlesinin Hıbır’a gitmesini istemediği için ‘Dıgıl’ isimli bir dergi çıkarır ve bu sayede Hıbır’a gidecek olan kitleyi ‘Dıgıl’a çekmek ister. Ancak Gırgır’ın artık koltuğu sallanmıştır. 

 

90’lı yıllarda ise özel televizyon kanallarının çıkmasıyla birlikte yazılı basına ilgi oldukça azalmıştır. Mizah dergileri bu sürecin mağdurları olmuşlardır. Artık mizah dergileri cazip bir yatırım değildir. 1991 yılında D’e’li gibi mizah dergileri bağımsız kadrolar tarafından kendi imkânlarıyla çıkarılmaya başlamıştır. Bunlar arasında ‘Leman’ 90’lardan 2000’lere kadar olacak sürece mizah dergilerinin yükselen yıldızı haline gelmiştir. Bu dergide ‘her şeyden biraz’ vardır. Apolitik söylemden tutun, sol söylemine, şiire, çizgi romana kadar her şey mevcuttur. 80’den itibaren süren mizah dergileri arasındaki rekabet, ayrılmalar ve bölümlere aslında istikrarlı olmalarını da beraberinde getirmiştir. Günümüze baktığımızda pek rağbet görmeyen mizah dergileri Leman, Penguen ve Uykusuz gibi dergiler ile birlikte mizah dergilerinin ülkemizde var olmasını sağlamaktadır.  

 

Türkiye’de genelde mizah dergileri haftalık yayınlanmaktadır. Ancak her derginin kendi içeriği ve stili farklıdır. Dergiler toplumda kendilerini var edebilmek için bir taraf seçmek durumunda kalmışlardır. Mesela Türkiye’nin siyasi olarak konumunun belli olmadığı tek partili dönemde mizah dergileri daha çok Kemalist modernleşme üzerine katkıda bulunup, merkez değerler sistemini oluşturduklarını düşündükleri CHP karşısında ya da yanında yer almaktadır. 50’li senelerden Akbaba dergisi Merkez-Çevre çatışmasına tekabül eder. 70’li senelerde Gırgır dergisi ise sağ-sol ayrışması yaşandığı dönemlerde yayına başladığı için bu meseleyi ele alır. 80 darbesinden sonraki dergiler ise ‘laik-antilaik’ çatışması etrafında şekillenir. 

 

Mizah dergilerinin tarihine baktığımızda, her yerde yaşanılan rekabeti ve ülkemizde var olan siyasi gerilimi mizah dergilerinde de açık açık görmekteyiz. Ülkemiz geneline yaşanılan ayrılmaların mizaha yansıması ve o dönemden bizlere bilgi verebiliyor olması dergilerin toplumsal yansıması olarak değerlendirilebilir. Bu bağlamda bakıldığında mizah dergileri Türkiye için toplumsal dönüşümlerin ve toplumsal yapının izlenebileceği oldukça verimli bir mecradır. Mizah dergileri, çıkarıldığı dönemin ve günün popüler konularını ele almakta, iyileştirmekte ya da eleştirmektedir. Bu da toplumun geçmişini anlamak ve açıklamaya çalışmakta oldukça önemlidir. 


Kaynakça: Alpkaya, Duru (2017) 1920'den Günümüze Türkiye'de Toplumsal Yapı ve Değişim, Phoneix Yayınları. (Bu kitaptaki 'Toplumsal Değişme ve Mizah Dergileri, Levent Gönenç – Levent Cantek' makalesi incelemesidir.)