Kitabın arkasında "Her şeye karşı duran, karşı çıkan, karşı olan bir adam... Aylak Adam... Bir adı bile yok. "C." diyor Yusuf Atılgan kısaca." yazıyor.
Kitabı okurken bu her şeye "karşı" olan adam çırılçıplak gözler önünde oluyor. Ama ben adının peşine düşmek istiyorum. C.'nin hayatına giren iki kadın oluyor kitapta ama bir başka kadın var ki hayatına hiç giremiyor, Atılgan ondan B. diye bahsediyor.
B. ile karşılaşıyorlar (yolda çarpışıyorlar, arkadaşı onu tanıtıyor ama ilgilenmiyor) veya C. başka bir yolu seçtiğinden onunla tanışabilecek iken tanışamıyorlar. İkisinin birbiri için aradıkları "doğru insan" olduğu hissini uyandırıyor yazar. Tanışamadıkça kötüye gidiyor hayatları.
B.'nin de adının peşine düşüyorum çünkü eğer ikisi tanışabilselerdi yazar adlarını bize verecekti sanıyorum. Kafamda ikisini tanıştırmayı düşlüyorum. Benim bu ad arayışıma "karşı" C. tanıştığı kadınlardan birine, Güler'e, adların çok önemsiz olduğunu söylüyor. İnsanın üstüne ondan bağımsız yapışıp kalmış şeyler ona göre adlar.
Belki de diyorum Atılgan C.'ye bir iyilik yapmak istedi de adını vermedi. Ama arayışımı sürdürüyorum... Çünkü ben de ona "karşı"yım. Kafamda onları tanıştıracağım.
Yanlış yolda olduğumu sanıp duruyorum. Belki de onlara bir ad vermek yerine adı olanları harfe dönüştürmeliyim... Hayatından bahsederken söz ettiği üç kadın var: Ayşe, Güler ve teyzesi Zehra.
Ayşe, A. Güler, G. Zehra, Z.
Hikayede C. en çok A. ile yakınlaşabildi ama sonra bir şeyler koptu, aynılaştı, uzaklaştı. Alfabede C. ile A. arasında bir harf (B.), bir fark vardı bu da onları birbiri için "doğru insan" olma durumundan uzaklaştırmaya yetti. Birbirlerinin en büyük aldanışı oldular.
G. zaten oldukça uzaktı C.'den, olmadı. G. ile B. arkadaşlar üstelik. G. mektuplarında sürekli C.'den bahsediyor B.'ye... Diyor ki: "Erhan'a benziyor," ve hiç öpüşmedikleri, kucaklaşmadıkları halde C. ile öpüşüp kucaklaştıklarını yazıyor. Erhan -yani E.- B.'nin eski sevgilisi. Benim içimdeki sese göre G. Erhan'ı kendisi için "doğru" olarak görüyordu ama arkadaşı B. ile sevgili olduklarından içine kapanıyordu. Baktı ki C. Erhan'a benziyor hemen ona aldandı ve B.'ye içten içe bir nispet yaptı... Çünkü alfabeye bakın: E ile G'nin arasında bir harf var. Tıpkı A ile C'nin arasında bir harf olması gibi.
C. son bölümlerde teyzesi Z.'nin kokusunu arıyor. Çocukluğunun doğrusuydu o kadın, anne sevgisi ve şefkati vardı ama alfabenin son harfiydi. Ulaşılamazdı.
Yusuf Atılgan, her şeye geç kaldığını, her şeyin onun olmadığı yerlerde olup bittiğini hisseden bu karakterle yakın bir bağ kurmamıza izin veriyor. Ben de diyorum ki, öyle hissetmese de herkes bir şeylere geç kalıyor, bir şeylerin olduğu yerlerde olmuyor, hep kaçırdığımız doğrular, aldandığımız yanlışlar oluyor. Bakın alfabeye: Kitaptaki tüm karakterlerin hayatı bunlarla dolu ama öyle hisseden ve bunun farkında olan yalnızca C.
"Yoksa her şey ben olmadığım zaman, benim olmadığım yerlerde mi oluyordu?" Göçebe olan bu kuşkuyu içime iyice yerleştiren kitap. Hayatımdaki isimlerin hepsini alfabeye dökeceğim...