Göz kapaklarıma atalarımın göç ettiği yollardaki taşlar çökmedi o sabah.
Yolda yitirilen hasta bir çocuğun yasını tutar gibi ağır değildi göğsüm, kafesinden...
İstemiyorum yahu sevgini.
Kamberim ve küstahlığa bak, düğünüm de, aramıyorum dengimi.
Tuzlu suya koyulmuş patlıcanın acısını alırsın da geri veremezsin ki ...
Çürük asma köprünün üstünde aşağı bakıyorum.
Orta yerindeyim. Dönerken olabileceklerle ilerlerken olabileceklerin bir farkı yok, varabilecek kadar şanslı ol...
Kalp gözü kavramı, kalbinin yerini bilmeyen insanlar için çok bir şey ifade etmez ya hani; kendimi içinde bulduğum şeyin bir çeşit astigmatizm değil, GPS işl...
Ağır, metal bir zırhı bıkkın ve bitkin bir halde parça parça kopardım yapıştığı tenimden.
Öfkeyi söktüm, hüzünden silkindim, adaletsizliğe duyduğum yumruk ı...
Nasıl kapanacağını bilmediğim çirkin, derin yaralarla devam ediyorum hayatıma kapanmayacağını kabullenmiş ve bundan hala acı duyar halde.
Her sabah aynı yar...
Aklım gider, duş sonrası dökülen saçları toplarım içinden tek tek. Kendi halatımı kendim örer, keyiften ıkınıp köşe çıkarırım üç-beş.
Denedim. Hala annemle ...
Kapısından girdiğim ve adresini bile hala hatırladığım tüm evleri yaktım içeriden.
Ne kadar çit varsa kırdım, keçilerin de yerinde duracak hali yoktu herhal...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok