günaydın
bugün de şu ekose giden taşlara
ayak izlerimi sığdırmaya çalıştığım
862. günüm
binbir kıyamet kopuyor neşeli neşeli ayaklarımı çapraz atışlarımd...
bir bukle çizgili kağıttan düşer bütün sitemlerim
çalışan çocukların gözlerinde kalan ezilmişlik
bir devrimi çağrıştıran lokomotif buharları
gönlüm kar...
tütününden çıkan şirret dumanla
geceye göz kırpan
bir sokak lambasının
dibine çömdü
iç cebinde kendinden bile sakladığı kolonyasını fondiplerken
geçmişi...
ve işte siyah-beyaz bir yaşam bulmuştu, renkleri tanıtıp verdi ona bir sürü uçurtmaları ağaç dallarından kurtardı. sonrasında fark etti üstüne yakışmayan bu ...
geçip
gitmiyor aklımız,
belki kabir azabı kadar kimsesiz
alnımızın çatında bir hutbe
yaprak yeşermeleri kadar yalancı
uğursuz böceklerin insanlara çatma...
yol ayrımlarından ibarettir zihnimin düşüşleri
tanrı aralar ben bakmadığım zamanlar perdelerini
sen gülümsersin, neşveler yanaklarında
sen değdiğin yerler...
sen
onu düşünürken
o
başkalarının adını
kalbine ritim olarak
işlemiştir bile
bile ki
sözleri,
güneş kadar parlar
lakin
eylemleri
kara bulutlar kad...
müsaadenizle,
yadigar ceketimi küpeşteye
altı köşeli kasketimi masanıza
cebimde buruşturduğum şiirlerimi
gözlerinize seriyorum
esasında suskunum,
susmu...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok