Genzimi yakarak yağan musibetlere ibretle bakıp,
hayatımın ortasına notlar aldım yıllarca
yüksek tepelere çıkıp kuytuları seyrettim
neymiş bu âlemin bozul...
Taşrada bir can; tuhaf belalar uğruna,
hayata süratle düşman olurken
dudaklarıma henüz temas etmemiş duadan beklenti niye
örgülü saçların ucunu çırpınmay...
haddimmiş, vahye gerek kalmadan,
dünya vasıtasıyla bana bildirilen şey
çıkacak her infiale sorulacağım;
terk edilmek benden öğrenilecek,
bana dair çürüm...
bir yolu, bir yer kalmadı
el yordamıyla buraya kadarmış varacağım yer
ayaklarımı isyan ettiren körkütük adımlarla
aşılmazmışım, bir bilen çıkıp da anlatm...
garip bir birikintiyim, basıp geçme üzerimden
henüz karar veremedim ne sıçratacağıma
temmuzun sıcağına aldırmadan gitmekti bu biraz
ve sonra susamış kırla...
geçici deliliğin kalıcı yokluğu...
bu bir düşünce değil elbette
buna hiçbir şey denemez
öyleyse ne diyorum ben;
bolca saçmalıktan başka
kimi inandırabi...
bir tutam saçın örgütlenip düşerken yanağına
ben de düştüm, kahreden bir sevdanın ağına
ne bir bakış kaldı geriye, ne selam ne haber
kime sorsam; 'varmaz...
bil günü, dalgalar vurdukça kıyıya, taşa
köpürür sular ve köpürür balıkların aklı
benimse nasibimde yoktur anlatabilmek
aynalar için boş yüzle geldim bu ...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok