Sabahlar kuşanıp gözlerine tutuklu kılınsın tan yeri
kim kazar da çıkarır ruhundan bir idrak meselesini
taşınacak bir hayatın vardı, onu getirdin hep dilin...
Tükenmiş anlamım, gençliğin isabet ettiği bu çağda
kalmamışım artık yer ve zamandan izafi sayılırım
desem ki ne denge ne kaos, yetmez hiçbiri bir tanıma ...
en derin hiçliklerimle yanıma yamacıma bıraktım hayatı
vardığım yer ve zamana, ben kendimi getirememişim
günlerin ardından son duanın edildiği bir karanlık...
Dünyaya saplanmış, buhranla yarılanmış hayatın
bir yere gitmiyorsa bir yerden gelmiyorsa,
izmarit çiğneyen ayakların ne faydası var artık
bilirsin yalnı...
Yaşarsın üzüntüye seslenmeyi öğrenerek
bir serzeniş olur ümidin
tarih kusmuk gibi çıkarır bizi
yerinden eder burkulmuş vücudumuzu
bir olanağı, bir olac...
Pek yakından görünmüştü bu talih bozuntusu
ayakların bir yere varmamaya yemin etmişti sanki
bu kanlı dişlerin göz göre göre dökülmüştü
bombardıman altınd...
Yaygın bir kızıllık ilerler ufukta, gözlerimiz acı
Güzellik doğuran sesin giderir bütün ihtiyacı
Ölümler saklarım, masalların öteki yüzü diye
Çatık kaşı...
içimden gelmiyor artık bu sefil sabah saatleri
hafızama tutunan duman yetmiyor mazeretime
yerlere kapaklanmak fırsatıydı hayatımın
farkı neydi bu diyarın ...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok