İlikleri terliyordu bu acı treniydi
Dumanı göğüsledi
Bir gezindi
Öyle dağlıydı ki ayaklarına değin
Şaşırdı yüce toprak örtüsü
İncecik geçti sanıyordu ...
Zamanı geldi akşamın bebeği
Bir kadın ağlar üstüme buz geçer aradan
Elimde ne acı ne akşamın sesi
Durdum uzandım sana
Bükülmüş bileğim kalem tutsun diye ...
Burada gözlerimi açmayacağım anneme anlat
Bir yutkunursam ebediyet ve metanet
Zamanla çürüyen heybet ve kör bileklerimdeki nefret
Yeniden kelebeklerle döl...
Bildiğim tüm laneti okudum ve gücüm kalmadı aya karşı
Uludum gök bir avuç kadar geldi bana
Bir elimi yumruk yapmasaydım eğer
Açacaktım maveranın dikişleri...
Bende bir omuzlanışı var adın ve ezberin
Kapınmaktır yeniden aynı yere bakarken
Verdiğin ilk heybenin içinde kalan suya dalmak
Tüm bu görev ve azat olmaz ...
Bu bir savaş ilanıdır
Boğazlanmak pahasına aç ve çılgın
Aç ve cüretkar
Aç ve yorgun hırpalanmak adına
Baharın kapısında eli sıkışan çocuğun
Sevdiği kışı...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok