İçinden çıkamadığım bu kuyu,
Benim hayatımmış meğer.
Susturduğum hep kendi sesim,
Durmadan koşarak kaçtığım
Kendi gölgemmiş
Ben 'ben' olmaktan korkmuşum...
Gece varır: benden büyüktür ve küçük gelir bana
Ben burada böyle nasılım ki
Geçmişim urlaşıyor boynumda
Bu şaka değil
Hayretimi kafama kim tükürüyor
Sev...
Dudakların özgürlüğe açılan kapı
Saçların yıldızların yatağı
Gözlerim gök yüzünün yaşam pınarı
Söylesene kadın
Sen umut musun?
Ellerin cennetin tohu...
Yıkıntılar arasında ne bulsam toplamaya çalıştım. Bir saksı bulsam ellerin canlanacaktı gözümde. Fesleğenleri gördüm. Damağımda bir tat duyuyorum. İyot kokus...
hayatın anlamını ararken yitirdiğim gençlik mısralarımda gizleniyorum
şehirleri geziyorum sıra sıra
ara sokaklarından izliyorum gökyüzünü, yürüyorum, yürüy...
hayat ateş böceklerine ne güzeldir şimdi,
böylesine güzeller diye hem de sadece
ateş böcekleri dahil, tanıdığım herkes
çoktan iyi yerlere gittiler
ben ...
Söz geçmeyen masumiyet tehlikedir.
Şeytana teslim olmanın en kestirme yoludur kin tutmak.
Her yolculuğun bir yan etkisi kalır ve her yan etkinin bir
muadi...
Gülüşünün musikisi;
bestekarları alzhemir eder.
Yanağındaki gamze;
cenneti kendinden geçirir.
Ve kokun;
çiçeklerin kıblesidir.
S...
"15 Şubat 1935
Sevgili Nişanlım Aliye,
Bayramdan birkaç gün evvel bir kitabımı göndermiştim. Oradaki hikâyeleri okuyup nasıl bulduğunu bana yazarsan çok se...
"Bir varmış" diye başlayan masalların
Hiç olmayanıyım kim bilir
Hüzne sağır kalan sayfalara
Bir türlü sığamadım
Kavgaların dolup taştığı sokaklar kuruluy...
Huzursuzluk gibi başladı neyse
Kalbimden bütün vücuduma yayılıyordu yangın
İsyan başlamıştı
Sonra dediğim ne varsa sırası gelmişti sanki
Bir karanlığın i...
Kimden sakladıysam şiirlerimi
hep onlara yazmışımdır
sevginin küçük yaramaz çocuğu
utançtır.
Gözyaşlarımı bulamadığım bir vakit
bir halaya davet eder aş...
Isabel… Ah güzel kadın,
Güllerin, papatyaların ve mürekkebin Tanrıçası.
Kumsalların ve mavnaların ilhamı olan insan!
Denizlerin mavi pelerini.
Isabel...
kasveti dışarıda aradı içinde örülüyken
ölü bir ceseti yaşatıyorken asırlardır
hüznün kuşlarını bekleyen zihnim
bilmezdi boşluklar nereye sığar
terk edi...
Alayına isyanı kaldırıp gökyüzüne milyonla yere çaktım,
ve güçlüydüm,
hiç dövüşmemiş gibiydim, rahattım.
Çünkü bilinmez okşamıştı beni, parlıyordum, 86...
Hâlâ anımsıyorum
Annemin ördüğü dantelli yakalı,
Mavi önlüğümü ilk giydiğim sabahı.
Ki benim sıska bedenim o zaman da sıskaydı.
Birkaç beden büyüktü önlü...
Terk edilmiş bir ev gibi çırılçıplak
Ve yıkık dökük dönüyorum kendime.
Bak tüm odalarım boş, sessiz.
Duvarlarıma dokun,
Dokun ki yeniden yaşanılacak...
Hayatımın çerçevesiydi benim için, ben bu çerçeveden çıkamazdım diyordum, hep aynı güvenli ama sınırlı çerçeve... Hayallerimi süsleyen görmenin imkânsız oldu...
Sırtımda sönüyor uzun bacaklı yürekler.
Bir zorunluluğun icadıyım ben.
Kırmızı ojeler,
Siyah gözler.
Çizgi çizgi dudakların kenarlarında birikmiş anılar....
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok