Şiarı olmayan bir şiir gibiyim,
üstü toprakla örtülü
dizelerinde anlamsız bir anlam,
bir bakıştan ötekine kaybolan
söz diziminde anlamsız bir mısra
müzi...
Son bir satır yazılacak o bedbaht deftere,
uğursuz kıtaların muzip yazarı gülümseyecek,
kelimeler salınacak bir boşlukta,
virgüller birbirine eklemlenecek...
Yarım bırakılmış bir dize gibi hayatı
sonlandırdığında gülünecek hiçbir şey yoktu,
ipte sallanan soytarı.
Şakalarında soylulara özgü korkusuzluk vardı,
v...
Kaçınılmaz olan son gün gelecek,
gelecekten gelen kaygısıdır,
geceler boyu susmayan sesidir vicdanın,
silik bir sestir fonda celladın mırıldanışı,
kaçışı...
Sen miydin geceyarısı kapımı çalan?
Anlamımda başkalaşıp kendini kalburundan çalan
birlikte bulunup yiten sen miydin her sabah?
Yeniden uyanılması gereken...
Ve müzikal sancımalarım,
iki cümleyi birbirine bağlayamayan bağlacım,
boşluk ile anlam arasında asılı kalıyor
ben biraz daha sefilleşiyorum böyle akşamlar...
Vadesi dolmuş antik bir kelimeyim,
herkesin dilince, sözlerinde,
kimsenin tek kelime bilmediği bir halde.
Biz buradayız elimizde bir avuç çiçek,
dillerimizden hiç çıkmayan masum kanı,
kanlı tarihimizin içinde yatar,
bir kez daha akmasın diye o gözlerden yaş,
...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok