yüzünün üzülmeye çalışmış yerlerinden bahsediliyor
güya gövdenin ve sesinin başına su gelmiş, inanmazdım
*
herkesle hançersin de kendinle adın çıkmış sank...
En kötüsü de bu sanırım. Bir şeylerin hep yavaş yavaş oluyor olması. Hayat insana her zaman koşarak geçebileceği engin bir düzlük sunmuyor, hep dağlar ve hep...
Nerde duydun o çıt sesini? Tam olarak neye benziyordu, yere düşen bir şey, duvara vuran bir el değil. İncecik bir kırılma olduğu belli. Çıt. Ve sonsuz yankıs...
I. Onbinküsürüncükez
güneş batıyor onbinküsuruncukez
ve doğuyor sabahı garantiye alan ümit akşama
radyoyu açıyorsun kuşlardan kalan bir şarkı başlıyor biz...
Soluğunu öldürmüş dağların hissi var içimde.
Bir çantam olsaydı sırtımda bulutların diliyle gidebilmeyi isterdim.
Değişmeyen mimlerimi toprağa gömüp gözler...
beni bir kere dövdüler çok gözlüklüydüm
daha bere giyiyordum bıyıklarım da duruyor
büyükdere’de dövdüler emirgân ve birileri
geceleyin dövdüler dişlerimi ...
Bu kez biraz uzun sürdü bu keder
İçime ağır bir taş gibi takılıp kaldı
Acı, takunyalar giyerek yürürdü yüreğimde
Sevincinse tüyden ayakları vardı.
~
Ve ...
Ey bir emre hazırlanan simsiyah gecede
Karanlığı emip emip de gebe kalan
Ey her depremden sonra biraz daha doğrulan
Herkesin
Veba girmiş bir şehrin hem h...
Ne diyeyim Allah’ım
ben sana biraz platoniğimdir biliyorsun
Ben bu şüpheyi sırtıma yük edindim, öyle yürüdüm,
gocunmam da yükümden beni bilirsin.
Ama bun...
Bırakın ince kavak seslerini şehrin içinde
paralar yaşlı kızların koynunda yatarken
bırakın köprülerin üstüne yağmur
ve basma perdelerden lânet bize.
Şaş...
Gece varır: benden büyüktür ve küçük gelir bana
Ben burada böyle nasılım ki
Geçmişim urlaşıyor boynumda
Bu şaka değil
Hayretimi kafama kim tükürüyor
Sev...
I.
Bendim,
yaşadım yıllarca
bir apollon tapınağında
saçlarımı ve gözlerimi edindiğim
yıldızlara yaslanıp ağladım,
büyüdüm.
*
Oyuncaklarım sevgisi...
Eskimiş bir konsolun
Çatlak aynasında durmadan,
Bir buluttur mehtabı inatla kovalayan.
Bir hüznü yansıtan alnının ortasında,
Yüzün müdür acaba yolumu dol...
Hoyrattır bu akşamüstüler daima.
Gün saltanatıyla gitti mi bir defa
Yalnızlığımızla doldurup her yeri
Bir renk çığlığı içinde bahçemizden,
Bir el çıkarma...
"İyi ki doğdun, mutlu yıllar. Hadi tamam. yeter mi bu kadar?"
Nihayet otuz. o en korktuğum, elimde hiçbir şeyle yakalandığım yaş. Nihayet başlangıcı buruşma...
Güneşe, tuza ve rüzgara
Çıkarıyor sandıklarını biri
Kendini saymaya başlıyor: kaçın!
Geceden aldığı nasıl renkle varsa
Neye doğruysa yokluğu yakın
Adımı...
Bilemem, ay ışığı neden uğramaz buraya
Güçsüz başımıza yaslanan o daha güçsüz ağrıyı
Neden kanatlandırmaz, uçurmaz
Sonsuz süren bir mevsimdi
diz dize
To...
Ahmet Erhan'ın Cavit Kürnek'e yazdığı mektuplardan kesitler...
Mart 1969
– ben başkası için önemli bir insan olabilir miyim diyorum, ve artık başkası benim...
"gri gri gri...
sabah, sis, yağmur
bulut, bakış, hatıra
bende bir şarkı yoktu sen okudun
bir ayna yoktu bende sen baktın
bereketli toprakların uykusunda...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok