Bubi’ Sanat, imkanı olanın değil yeteneği olanın sivrileceği; insanların şahsi popülariteye ihtiyaç duymadan üretimlerini duyurabileceği ve bu üretimler hakkında yorumlar, eleştiriler alabileceği bağımsız bir fikir platformu.
koca bir anne karnı dünya
nefesini her çeken
kendi yasını tutuyor
ağlamayanını daha görmedim
farklı karınlarda filizlenip
aynı karna varıyoruz
merhaba ...
Gölgeler giyiniyorum üzerime,
Bir kaç küfür bahşediyorum sana,
Hediye, kendimden kendime.
Kokuşmuş hüsran dolu gecelerin,
Gelipte kaçan hortlak fikirler,...
A shadow in an empty doorway
Call your name, but no reply
I still see your face, but there's no trace
Photographs, no goodbyes
It seems like I must been ...
Buraların suyu meşhurdur beyim
Beyaz gömlekli delikanlılar bu sudan içer
Kadınlar suyu Hacı Rüstem'in yaptırdığı çeşmeden çeker
Demlenen sarhoşlar rakılar...
çaresizliğine çare olamadım.
çare olmayı bilmediğimdendir belki de
belki de çaren bende olmadığındandır.
güneşim söndü dedin sen
belki de bir ölümden ba...
Sırlı cümlelere, resimler çizdim.
Kimsesiz gözyaşları topladım,
Terk edilmiş mezarları gezdim,
Düşünsene,
Hayal etsene,
Terk edilmiş mezarlarımızı.
Ne ...
17 karanlık yıl. Sonunda en son içeceği öz suyunu keyifle yudumladı. Ön ayaklarıyla toprağı kazmaya başladı. Sonunda yeryüzüne çıkmayı başardı. İki iri petek...
İyi kadındı annem. Öyle derlerdi yani. Ben de öyle derdim. Öksürük sesleri geliyordu. Küçük kardeşim Murat ile televizyon izliyordum. Annem “Umut! Kızım, yan...
Beş kısa öyküyle çok farklı sosyal sınıflardan gelmiş beş insanın ölümünü çevreleyen koşulları anlatıyor. Hayatlarının son günlerini yaşayan bir asilzade, bi...
Unutuluş
En fazla, en fazla
üç kuşak...
Sonra
ne hırsların ne kavgaların,
ne de aşkların hatırlanacak...
Sadece bir harap taş senden kalan,
belki bir ...
Dokuz tahta örttüler üzerine…
İlk tahta, dünyaya "Merhaba" dediğimde gizli döktüğü gözyaşlarıydı,
İkincisi, düşe kalka ilk adımlarımı atarken sıkı sıkı ka...
Lanet olası kargalar!
Bütün zamanımı harcadılar,
Ruhuma bir bir bulandılar,
Altın, gümüş ve bronz,
İnsanız biz,
Kaçmak için söyledi budalalar.
Gün doğu...
Dün ya da önceki gün ya da belki bir hafta oldu. Benliğimizden bir şeyler öylece kopup gitti. Ağladık, sustuk. Deprem dedikleri öylece hepimizi aldı ve gitti...
Ay benim, ay yüzlüm!
Bir şarkı tuttur,
Bu gece pek üzgünüm,
Huysuzum, yorgunum,
Aklım çıkacak,
Kırk yıllık sürgünüm,
Ay benim, ay yüzlüm,
Yarın kapımı...
Hala çürüyorum.
Öylece yatıyor ve tavana bakıyorum.
Gökyüzü gri, yataktan çıkamıyorum.
Yalnızım, kollarımı kaldıramıyorum.
Dökülüyorum.
Islak gözpınarla...
Büyüklük beklerken bitiklik gördük.
Heyecan beklerken bıkkınlık sezdik.
Şimdi umut diyoruz,
Kabus bilançolu manzarada.
Değişim istiyoruz dört bir yanda
...
Ölüler efendim,
Her zaman mezarlıklarda olmaz.
İnsanın kalbe defnettikleri de vardır.
Bunlar pek konuşulmaz.
Konuşulacaksa efendim,
Gidenlerden bahsedil...
Elime yüzüme çamur bulaştı. Silemiyorum, ellerim de çamurlu. Dokunduğum yer çamur oluyor. Su yok, peçete yok, silebileceğim hiçbir şey yok ve saniyeler işled...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok