Bubi’ Sanat, imkanı olanın değil yeteneği olanın sivrileceği; insanların şahsi popülariteye ihtiyaç duymadan üretimlerini duyurabileceği ve bu üretimler hakkında yorumlar, eleştiriler alabileceği bağımsız bir fikir platformu.
sırtımda taşıyorum yorgun bir akarsuyu
yosunlarını ayıklıyorum günahkârlığımın
dilim çekingen
toprağım ürkek
bulup buluşturup denizlere dökmek istiyor...
incindim pirim incindim
kırıldım... koptum... bir daha koptum
kaç yezit gecelerde küf bağladı umutlarım
aklım buruşuk
uykularım öksüz
bilincim oyuk
di...
içim sevmelere kapalı dışım kabahatli
gecenin iliklerine dek bastırıyorum
balta gibi kesen nefesimi,
uzunca bir suskunluğu kanatıyorum dudaklarımın nar'ı...
sesin bir ormanı dinlemek kadar iç açıcı
sesin, orhan veli'nin istanbul'u dinleyişi kadar naif
sesin bir deniz
sesin kırlarda açan bir kucak papatya
sesi...
sene yetmişler seksenler sanki
ellerimi yazıyorum duvarlara
tek cümlelik omurgamla
faşizme inat
omuz omuza!
devlet denen makine yüksek voltajda demokras...
Life is so normal in these days
Effect us like a unbroken time
Smiling from innocent little girls
Shame will come us to hurt her
All time is continue ...
bezm-i elest'e durmuş,
için içine, kendinle..
suskunca kıvrılıyor sesin
usulca sonbaharın kıyısına.
sözsüzlük bir şehri yıkıyor
......
şakağıma bulutlar dayandı bu sabah
göğsüme bir çınar: etime etime
martı sesleri kuşanmaya başlıyor günü,
denizsiz bir kentin olabildiğince
kırgınlığını...
kendime aynalar ördüm suretinden sevgilim
bakıyorum bir yerlere göz uçlarımda sen
senin görüntün senin yüzün
bahar kokan gözlerinden bakıyorum dünyaya art...
karanfil sokaktayım
bir papatyayı seviyorum
boynundan aşağı
bu kent her mevsim gri
sabahı gri akşamı ayrı gri!
polis telsizleri inletiyor curcunayı
üs...
tenha bir geceye bıraktım kalbimi.
susmuş bir sokaktı;
hırçın ayaklarımın
şimdi yana yakıla aradığı.
kaldırım boyu şiirler dizilmişti
kar yağıyor;
ürke...
içimden kalkan naaşlar sözümü buduyor
gölgelerim eğri bu aralar
menekşeleri kirpiklerinden de öpmüyorum ne zamandır
kaşıdıkça yaşamın küstah gövdesini
i...
yaşamak bir karınca gibi çoğu zaman
yaşamak üstüne hangi ayağın basacağını bilmeden...
içime saplanmış bir acıyı ağırlamakla meşgulüm bu gece
acı benden, ...
ben yazmasam. sen yazmasan. başka nasıl boğulurduk. bu dünya denen çukurda!
bir asırdır tanırım ellerimi.yokluktan doğdular.
şimdi bir şiir tuttursam darıl...
taş suskularda büyütüyorum kelimeleri
her seslenişi yosunlardan ayıklıyor ellerim.
yerleşmek istediğim bulutlar var henüz,
dönmemeliyim.
dönersem yağarım...
ey soluğuma soluğunu katanım
geldiysen kalbime üç kez vur
saçlarınla ayaklarınla lavantalarınla teşrif et
altında telef olduğum yükümün ağrısına
gökyüzü...
tenine her değişi dilimin bir kaos sevgilim
yadırgamaz ne gece ne ay ne de eşkali belirsiz sokak
lambaları.
karanfil sulayan saçların
nasıl da sağanak ya...
...sonra o içtiğin acıların
içe dokunması var tabi bayım.
yutak boyu yokuş aşağı
dar patikayı ablukaya alıp
mide yerleşkeli kaçak kelebekleri
ani bir ba...
hangi anakaranın
bitki örtüsüdür
gözlerin
hangi iklimin
yağışı
ve yakışı
gebe kalır dizeler
kirpiklerinin
tel tel sıralanışına
sahi hangi şiirden do...
bir çocukluk hastalığıydı şiir bende
âmâ bir kuşun sızısıyla doluydu kulağım
benim ne sen gibi güneşim oldu sabahlarımda
ne de sen gibi ay ışığım geceler...
karanlıklar müptelasıyım artık
-perdeleri açma anne,
gözlerimin akında yalnızlıklar var.
eskimiş bir radyo gibi
sessiz şimdi zırdeli ruhum
yatıya kalan...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok