Bugün fark ettim. Elimden düşürüp kırdığım bütün kar kürelerini bir köşede biriktiriyormuşum ben. Ortasında duran biblo bebekler çok güzel diye, atmaya kıyamadığımı biliyorum. Etraflarını çevreleyen keskin kırık camlar, biçimsiz bir şekil almış, anısını hatırlayayım diye elime alınca parmağımı kesiyor. Bunu bir şeye benzetiyorum. Bunca zamandır yok olsun diye bekleyip, yok olduğunu yavaş yavaş fark ettiğim ilk anda, canımı acıtan bir duyguya galiba.
Eğer atarsam kar küresini, anısı olan bir güzelliği yitirirmişim gibi. Zamanla unutursam o hissi, hep hissiz kalırmışım gibi.
Bir kar küresinin güzelliği ile denk bir duyguyu yaşamak ve yitirmek zorundalığının çelişkisi...