benim adım baba

çocuğumun annesini kendi annemden çok severim

bazen rüzgara tokatlar savurarak babasının avucunu yanağıyla sevmesini sağlarım

kırk beş yıl önce kırk yaşındaydım

kırk yıl sonra beş yaşındayım

lacivert bir tulumum var

this beige içer, şaraplı üzümü ciğerimden aşağı boca ederim

bazı durumlarda şehir gecenin üzerine kar gibi yağar

ve ben bundan oldukça haşlanırım


kâr yağıyor

kan beyazı etraf

sesler düşüyor damlardan

hazin bir piyano ağlıyor

sulu zırtlak bir la konuyor balkona

kürdilihicazkâr ahmed arif'i arıyor asri mezarlık'ta

babam ateş ediyor sakallarından

melekler bir türlü susmuyor

sürgülü cennet kapısını sonuna kadar açıyor annem

tütünümü kırıp göklere saçıyorum

daha yükselere

yükseklere ve ötelere daha

sonra çöküyorum dizlerimin üzerine

tütün yakaladım diye seviniyorum


kâr hızlanıyor

gökyüzünde betakaroten bir huzur

günümüz dünyası kârdan adamlarla dolu bilirsin

enflasyon sıçtı zaten ağzımıza

kuru ekmek cehennemden çıkmış gibi el vurulmuyor

ucuzluğu acılarımızın

ve ölümün sudan ucuzluğu

ne diyor orhan veli

“we live for free”


kâr dindi

buna bağlı kubbeler yıkılmaz umarım

sonra buna dayalı adamlar altında kalır

artık kan görmek istemiyorum

kâr dînince reform antipatik (burayı şakasız geçmek hiç de kolay olmadı)

bilmiyorum oynar mı ekmeğin fiyatı

şuuraltımı didikleyen bir çomak kalır çarkınızda

ve gün ölür

ve ay kanar

delinir biriktirdiğim yürek

erir avuçlarımda kocaman bir kârdan adam