Kalemin bir ağırlığı, kağıdın gölgesi, ışığın örtüşerek karanlığın içerisinde kaybolduğu nesnelerin tartışılamaz ağırlığı insan siluetlerinin gözlerin seçemeyerek üzerinde dans eden fevkalade bir gün. Demek içimden gelmiyor tartışmasız yoğun duygu tahriplerinin beynin sinir hücrelerinin en uç noktasından başlayarak daha da derini isteyerek öğrenmediğim bir şey tattırmak hoşuna da gidiyordu. Bu ölümlü düşüncelerin ağrılı namertliği ben ise elinde kocaman küreğiyle kendi mezarını daha da ve hatta olağanüstü istekli ve istikrarlı bir şekilde çirkinleşiyordu her şey ağaçlar kayboluyor arabalar araçsız ilerliyor insanlar sanki bir mottoymuş da ilerleyerek gözden kayboluyorlardı kadının gözlerini hala hatırlıyor erkeğin üşengeç davranışları kadının hakimiyet altındaki omuzlarının dokusuyla gününün ne kadar iyi geçtiğini masaların da buna dahil olarak zamanın bir köşesinde kalmaya devam ediyordu yan masadaki iki yaşlı içerleyerek ettiği ele avuca sığmayan kavanozlar kapları insanlığın zihniyetinde yer etmemişti bulunuyor söyleniyordu kadınlar aşağılanıyor erkekler yüceltiliyor toplum susuzluğunu giderecek araçlar ediniyor ve her şeyden de önemlisi kazanamadığımız kocaman yalnızlıklar