İyi kadındı annem. Öyle derlerdi yani. Ben de öyle derdim. Öksürük sesleri geliyordu. Küçük kardeşim Murat ile televizyon izliyordum. Annem “Umut! Kızım, yanıma gelebilir misin?” diye seslendi. Mutfakta oturuyordu. Kalkıp yanına gittim. Öksürürken alabildiği bir kaç nefesle “Kızım yardımcı ol da tuvalete gideyim.” dedi. Son günlerde çok kilo almıştı annem, oysa daha az yiyordu. Tuvalete çıkmakta da zorlanıyordu. Çok fazla ilaç kullanıyordu. Ablam kaçıp evlendikten sonra salmıştı kendini. Annemin koluna girip oturduğu yerden kalkmasına yardımcı oldum. Tuvalete kadar ona eşlik ettim. Kapıda onu bekliyordum bu sırada kapı çaldı. Kapıya bakmaya gittim. “Kim o?” diye seslendim.
“Benim Umut, aç!” diye sesleniyordu tanıdık bir ses. Ablam? Kapının kulpunu hızlıca tutup indirdim. Kapıyı açtığımda karşımda ablam duruyordu. Gözümü kırpamadım, yutkunamadım. Elim hala kapının kulpundaydı. Annemin öksürük sesiyle kafamı çevirdim. Öyle öksürüyordu ki benim içim sökülmüştü sanki. “Umut! Kızım koş, ne olur!” ve sesler kesildi. Ablamla birbirimize baktık. Ablam koşarak tuvaletin kapısına gitti. Kapıyı açmaya çalışıyordu ama kapı kilitliydi. “Anne! Anne! Kapıyı aç!” Diye bağırdı. Annemden çıt yoktu. Ben hala kapının kulpunu tutuyordum. “Umut çabuk mutfağın anahtarını getir. Bu kapıyı da açması lazım onun.” dedi ablam. Kulpu bırakıp mutfağın kapısının anahtarını getirdim. Ablam elleri titreye titreye kapının üstündeki anahtarı düşürüp mutfağın anahtarıyla kapıyı açmaya çalışıyordu. “Anne, yetişemedim özür dilerim. Lütfen uyan. Döndüm bak. Söz sana iyi bakacağım. Üzmeyeceğim daha.” diye sayıklıyordu ablam. Geç kalmamış mıydı bunları söylemek için? Annem aylardır kanserle mücadele ederken neredeydi? Annem yerde yatıyordu. Murat koşarak annemin başına gelmişti. “Anne yerde uyuma diye bana kızıyorsun. Sen yerde uyuyorsun. Abla? Sen mi geldin?” diye sorular soruyordu. Ablam çığlık çığlığa ambulansı aradı. Ablam ambulansla konuşurken dönüp bana “Umut, Murat’ı al ve teyzemlere çık! Çabuk!” dedi. Murat’ı hızlıca alıp teyzemlere çıktım. Teyzem bizi korkutmamak için televizyonu açtı ve o da ablamın yanına indi. Televizyonun üstünde asılı olan duvar saatindeki yelkovan o kadar yavaş dönüyordu ki sanki yıllar geçmişti ama saatler geçmiyordu.
Sonunda akşamüstü olmuştu. Babam beni annemi görebilmem için hastaneye getirmişti. Sadece iki dakika görmem için izin vermişlerdi. Yanına girdim. Annem donuk bir şekilde duvarı izliyordu. Saçları dökülmüş, göz altları morarmıştı. Ama yine de dünyanın en güzel kadınıydı. Kafasını zar zor çevirerek bana baktı. Gülümsedi. Ben de ona gülümsedim. Eliyle yanını gösterdi. Hemen oturdum yanına, elimi tuttu. Aldığı zor nefeslerle kısık bir sesle “Umut’um, güzel kızım. Ceylan gözlüm. Söz ver bana okuyacaksın. Güzel bir üniversiteye gideceksin. Kimseye muhtaç olmayacaksın. Benim gibi olmayacaksın.” Dedi. Dudaklarımı birbirine bastırdım. Gülümsedim. Onaylamak için kafamı salladım. “Söz anneciğim. Seni çok seviyorum.” dedim. “Ben de ceylan gözlüm.” diyebildi sadece. Hırıltılı bir şekilde nefes alıyordu. Bol bol gülümsüyordum. Dudaklarımı hiç bu kadar sıkmamıştım. Hemşire kapıyı açtı. “Hastamızı yormayalım. Bu kadar yeter.” dedi. Annemin elini sıkıca tuttum. Takılı olan makineler yüzünden sarılamıyordum. Gülümseyerek arkamı döndüm. Kapıdan çıktım. Babam doktorla konuşuyordu. “Her şeye hazırlıklı olsanız iyi olur. İyileşse bile belden aşağısı felç kalır...” diyordu. Babam yumruklarını sıkıyor bana bakıyordu. Yanıma geldi. Elini omzuma koydu. “Üzülme kızım. İyileşecek annen.” dedi. “Üzülmüyorum ki. Annem çok acı çekiyor. Çok acı çekti. Belki orada iyi olur. Beni de izler. Gurur duyar.” gülümsedim. Babamı parlak görüyordum. Çenem titriyordu. O sırada ablam da yanımıza gelmişti. “Umut!” dedi gözlerindeki çaresizlikle. Sıkı sıkı sarıldı bana. Hıçkırarak ağladı. Ellerim titriyordu. “Üzülme abla. Annem orda daha iyi olacak. Çok yoruldu o, dinlenecek. Umarım annem daha fazla yaşamaz. Gittiği yerden mutlu bir şekilde bizi izler. ona göstereceğim çok şey var...” dedim titreyen sesimle. Dudaklarımı daha da çok bastırdım birbirine. Ablama karşı da bol bol gülümsedim. Biz otururken kontrole gelen hemşire odanın kapısını açtı. Kapıdan içeriye bakıyorduk. Annemin gözleri açık gibiydi ablam kapıdan içeriye girdi. Göz göze geldiler. "Anne!" diyebildi ablam sadece. Sonra o ses geldi. Makineden bu zamana kadar sadece filmlerde duyduğum o ses. Annem gözlerini kapattı. Hemşireler koştu, doktor koştu, babam koştu, ablam koştu ama kimse anneme yetişemedi. Son duyduğum ses ölüm saati 21.58'di.