bana haykıramadığımı öğreten o boşlukta,

büyük ayıya diktiğim gözlerim henüz ferliyken,

gençlik dönemi suni acılar tadardım.

çünkü o zamanlar hayattaydım, bunu bilirdim.

o zaman ki ölümüm bilmekle başladı,

yaşamakla sürdü, unutmakla bitecekti,

ve ölmek derdik ne kadar vasattı,

uyumak gibi bir hâli vardı, belki bayılmaktı,

var ki her akşam gözümüz karardı,

sonra yahudi çığlıkları kulaklarımızı kanattı.

bu ücraydı, yani benim ıraklığım banaydı.

son yüzyılın içinde yaşamaktan bihaber,

bildikçe, geçtikçe arkasına o topların,

hayat beni bana kararttı.

içime açtıkları tüneller çok uzun ve karanlıktı,

hiç ölü girip sağ çıktığım olmazdı.

bu ölgünlüğün bir de sebebi vardı,

çünkü yaşamak ölmek kadar dardı.

kendime sözlerim çok ağırdı,

her biri 21 karattı.