Yaşadıklarımız karşısında büründüğümüz mutsuzluk durumunu acı, keder, gam, tasa, üzüntü gibi birçok kelime ile ifade edebiliriz. Fakat içinde bulunduğumuz acıyı kelimelerle hissettirebilir miyiz? Burası epey tartışılabilir. Her ne kadar hislerimizi somutlaştıramıyorsak da bunları paylaşmanın bir yolunu bulmak isteriz. Çektiğimiz acıların insanlarda bir karşılık bulmasını veyahut yaşadıklarımızı görmelerini temenni ederiz. Tüm bu beklentiler içerisinde başkaları diye adlandırdığımız çevremizdeki o insanların yaşadıkları acıyı önemsiyor muyuz? Tüm mesele burada başlıyor…

Son zamanlarda hissizleşiyorum ve ben bu yetimi kaybetmek istemiyorum. Böyle olunca da kendime karşı pek de bir vasfım olmadığını düşünüyorum. Kendimle alay etmeye de bayılıyorum, sakın başkasının benimle alay etmesini seveceğimi de düşünmeyin. Sadece benim uğraşabileceğim tek kişi yine benim. İnsan yüzlü bedenlerden umut besler hale geldim, elimi tutan birilerini görebilmeyi çok isterdim. Tam da burada yine kendimle çelişiyorum.

Hayatım rayında, tekdüze, hiçbir yöne sapmadan devam eder hale geldi. Önceleri çok şikayetçiydim bu durumdan ama şu an memnunum. En azından bu şekilde hayatımı devam ettirebiliyorum. Kuru bir ağacım ama yine de yeni bir hikaye olsun ya da ne bileyim bir başka deyişle bahar gelsin istiyorum. Yeniden toprağa ekilmeyi, yeşermemi ve dallarımda sayısız yaprakların açmasını istiyorum.