Benim adım Hesna.


Burada yirmi birinci günüm. Tavandan damlayan su, on litrelik kovayı ağzına kadar doldurdu. Su, sirke ve limonla yaptıkları karışım hiçbir işe yaramadı, karıncalar odamın zeminini bir halı gibi kaplamaya devam ediyor. Yan odadan artık ağlama sesleri gelmiyor. Öğle yemeğine bir saat var, midem bulanıyor. Sağ arka ayağı kırık yatağıma okuduğum kitapları protez görevi görmesi için yerleştirdim. Ve artık daha rahat uyuyorum. Dün sabah erken saatlerde bir cenaze aracı girdi huzurevi bahçesine. Kimi götürdüklerini söylemediler. Ama ben biliyorum. Çünkü artık 28 numaralı odadan ağlama sesleri gelmiyor. Ölüm nedeni dekübit ülseri...

  

Bizi buraya yerleştiren aile bireylerimize iyi olduğumuzu inandırdılar. Lobide, zorla gülmemiz öğütlenerek çektirdiğimiz fotoğrafın birer kopyası ailelerimize gönderildi. Göz gördüğüne inanmakla mükelleftir, iyi olduğumuza inandılar. 

Kış kapıda, kendime haroşa bir yelek örmeye başladım. Üşümemek için. Haftada bir kez -soğuk suyla- yıkanma hakkımız var. Lepiska saçlarımdan özür diliyorum, onlara iyi bakamadığım için. Alıştım. Alışmanın bu kadar kolay olduğunu sanmazdım hiç. Burada olan kimse tekrar eski hayatına dönemeyeceğini adından daha iyi bilir. Alışmak bu yüzden tek yoldur. İkinci bir yol yoktur. Herkes eski hayatıyla ilgili rüya görebilir ama yeniden eskisi gibi olmayı tasavvur edemez, çünkü gerçekleşmemesi muhtemeldir. 


Alelumum, sızlanmakla geçiyor günlerim. Şimdilik buna da şükür. Burada yirmi birinci günüm. Tavandan damlayan su, artık kovadan taştı.