Gözüm ışığı seçemiyor, kırılıyor dalga boyu tehlikeli sayılacak kadar keskin. Damarlarımda fırtınadan arta kalan şimşeklerin aydınlattığı deniz kenarları. Göz açıp kapayıncaya kadar seçebildiğini gecenin ortasında bırak. Geri kalan her şey ruhum gibi karanlığı tadacak ve deniz kabukları. Işıkları ardında bırakan bir adam olarak geri dönecektim. Nasıl nefesi tutup bunca zamandır kokunu ciğerde muhafaza ediyorsam. Camı kapatıp, kapıyı kilitleyip, tekinsiz olduğuna inandığım her şeyi sokakta ayazda, benden uzakta nasıl bırakıyorsam. Nasıl gözlerimi kapatıp her bir sinapsı ve nöronlarımın arasında çitlerin üstünden atlayan azgın bir hayvan gibi elektronlarımı karanlıkta bıraktığıma inanıyorsam. İkinci körlüğünü* yaşayan ve rüyalarının kıymetini bilmeyen bir yetişkin gibi sana inanmayı da bırakacaktım zamanla. Belki bir anda olmaz diye varsayarak en azından azaltacaktım.


Bütün şarkılarımı, ben onu hayal ederek yazdım. O bütün bu şarkıları beni düşünerek seslendirdi. Ses tellerine konan kuşları beslediğim ekmek kırıntılarında bile nameler birikti. Notalar arsız bir çingene çocuğu gibi duvarlarıma üşüştü. Şimdilerde tahammül edemiyorum desem yeridir, başkalarının şarkılarına. Rastlarız diye korkuyorum kaygılarıma ve baş edemiyorum.


Kimseye de anlatamıyorum, kısacası hâlim harap. Gençliğinin tatmin edici bir iz bırakmaması seninle ilgili olabilir. Burada önemli olan ise anlatmış olduklarının yaratmış olduğu bu tatlı hatıradır. Ben de istiyorum hatıramda kal, öyle olur olmadık düşme gölgesine şarap şişesinin. Çok sevdiğin şeylerin, uğruna en çok kavga vermen gerekenler olduğunu fark ettiğimde yanımdaydın. Bir kavga olsa da omuz omuza versek diye arka koltuktan aldık biletimizi. Yol uzun diye düşünmeden öpüştük. Varmak için sevdaya seviştik. Gitmek için lanetli bir şehrin ellerinden daha soğuk iklimine, bir gece yarısı dağ köylerinden geçtik. Hiç dinlenmedik biz seninle. İşte öyle bir kadındı diyorum, "Benden öğretmenlik bekleme, ablalık bekleme, annelik hiç bekleme..."

Akılda kalan tılsımlı ve ağırlığı kendi yer çekimine kafa tutan hatıranın kilidini açmak üzere misyon yüklenmiş birkaç kelime ve binlerce anlam. Değersiz olduğuma inanacağım neredeyse! "Ben sevgilinim; başka bir şey değil, olamam da bekleme!"


Hırsım birikiyor, adres sormak için kaybolmaya yemin etmiş bir yabancı gibi. Hırsım birikiyor, kapına dayanmak için yola çıkmaya niyet etmiş bir sarhoşun ayakkabı bağcıklarına dalıp sızması gibi. Hırsım kendi kendini yok ediyor, zaman ayarlı bir bomba gibi. İnfilaklarda gizli, milyonları ilgilendiren bir gazete manşeti. Önce bir çınlama kulakta, sonra toz duman havada ve nihayetinde üçüncü derece yanık deride...


Gel sen en iyisi bir daha karşıma çıkma, beni de böyle harap etme!


*İkinci körlük; görme yetisini kaybetmiş olan kişilerde belli bir süre sonra rüya görememe durumudur.