Bazen canım bildikleriniz söker göğsümüzün içinden kalbimizi. Kırar parçalar yakar da nerede neye yandığınızı bilemezsiniz. Ve görünenin uzağı olmaz. Her ne kadar sakin serin kanlı olursanız olun bi noktada sizin de sınırlarınızı aşan duygularınıza yenildiğiniz bir an çıkagelir.

Ne söylediklerinizi ne yaptıklarınızı alabilirsiniz geri.

Olan olmuştur...

Geriye size koskocaman bir hayal kırıklığı kalır kundaklayıp basarsınız bağrınıza..


Anlamak istemeyene az gelir lügatınızdaki kelimeler...

Acı çöreklenir içinize bocalarsınız yazmak yetmez konuşmak yetmez ifade edemezsiniz kalbinizin nasıl sıkıştığını.. Bazıları kendi egosunun yükünü başkasına yıkan hiç bi değere kıymet vermeyen karşısındaki ne yapsa da görmek istemeyen bir yapıya sahiptir. Neden başkalarını eksik hissettirmek yerine onda var olanları görüp te yetinmez bir insan. Kırılcılığının boyutunun sınırı olmaz. Karşı taraf kırıldığında ota boka üzülen karşısında ne olup olmadığından habersiz diye itham edilir neden?

Provası olmayan bi monolog gibi hayatım. Ağzım açık kalıyor, cevap veremiyorum bazı şeylere. “İncindim” dediğimde de güçsüz, tahammülsüz olmakla itham edilebiliyorum. Adap mı demeliyim, davranış şekli ve usulü mü, hangisi en doğruysa artık, işte o çok yıpranmış.

Saygı ve güven yerle bir.