Şiire başlamadan hemen önce okunacak ve sayfanın sağ üst köşesinde eğik şekilde bulunacak alıntı. Aşağıdadır.

(Bir şey anlatmasına gerek yoktur. Şiir henüz gelmemiştir. (yolda sayılır) Aşağıdaki alıntının, yani herhangi bir hissin peşinden uydurduğumuz dizelerin, birazdan ortaya çıkacak şiir için, en az bir his uyandırması yeterlidir.)


"Benim bu beklemek

ellerim

hangi sunan

hangi kaçan

ellerim benim, bu

beklemek

niye

ne dir

aynaların sana benzediği?"


Bu kısım yazılıyor, okunuyor; algıdaki şiir mantığına uygun hale gelecek kadar törpüleniyor ve bu kısımdan sonra

şiirin gelmesi/başlaması arzulanıyor.


Not: Alıntının sağ üst köşede olacağını söylemiştik en başta. Ama alıntıyı sol kısma yerleştirdik. Buradaki tutarsızlık önemsenmiyor.


Not 2: Bu kısmın içerik olarak basit ve birden çok anlamlı olması önemseniyor sadece. (muhtemelen)


Şimdi... gelin...

derin bir nefes alıyoruz. (lütfen)

ve...

gelen

şiiri... birlikte... kurguluyoruz...


Hızlıca yapacağız bunu... Nasıl olduğunu hiçbirimiz anlamayacağız. (yanlış)


Evet... Kendimizi, peşimizden koşan bir şey olduğuna ikna ediyoruz ve

hızlıca okumaya başlıyoruz aşağı kısmı... (önemli)


Bir zamanımız olmalı. Şiir için. Şiire uygun.

Ve bir ilk dize. Kapımız yani, bizi şiire düşürecek. Pencere hissi verecek. Orası her neresiyse, oraya bir dünya açılmış gibi hissettirecek. Bir ilk dize. Şiirin gerçeğini başlatacak. (muhtemelen)

Ama biz önce zamanı bulalım.

Ne/nasıl olmalı zamanımız?

?

Evet... zamanımız... şiir atmosferinin kendisi olsun.

Sadece şiir başladığında işlevli hale gelsin (mesela) ve bu şiir okunmadığında anlamını yitirsin.

Zamanı bulduk. Şimdi mekanımız nedir?

Mekanımız: Mavi koltuklu herhangi bir oda.

Kahramanımız ise: şiirin sesi veya küçük bir ihtimalle (yaklaşık %7) bu şiiri okuma olasılığı olan herhangi birinin sesi. (muhtemelen veya aşağı yukarı)


Bir şiir için sanki bunlar gerekliymiş gibi, hazırlığımızı yaptık...

Her şey tamam. Şimdi...

Şiirimiz basitçe başlayacak ve nereye doğru gideceğini -henüz- biz de bilmeyeceğiz.

Bir başlangıç fikrimiz var, ama, tabii, aklımızda.

İçimizde gezinen o şiirin neye benzediğini bilmesek de orada olduğunu biliyoruz. (muhtemelen)


Adına, şiir kendini bitirdiğinde karar vereceğiz...


Başlıyoruz. Dizeler arası hoplaya zıplaya.

Aceleye yakın.

"Şiir durmaktır" gibi aforizmaları hızlıca unutuyoruz.

(aşağı yukarı)


Şiir kendini anlatmaya başlıyor:

Bir odadayım ya diyelim

Oturuyorum böyle her yer koltuk filan

Bir şey olmuş dün gece veya

Yarın gece olacak

bir şeyin

Acısıymış bu, üstüme,

dökülür gibi, serpilir gibi

Ne kadar yakam varsa o kadar tutunur gibi

Gelmiş ve gelmiş işte yukarıdan, ağır

İnmiş odaya

Mavi bir koltuğa, üstünde çok gece uyunmuş

Varmışım da bu kadarı yeterli değilmiş

gibi, sanırım

Öyle bir günmüş

Her şey böyle zamanın içinde

Her şey normale uygunmuş da ben

Sanki ben. kesin olmayan. ben.

Zamanın dışına çıkmışım

Acı görünce

Acıyı gören ben değil

-mişim gibi çekmişim kendime dünyayı


büyük hissetmek için hep küçük anlar aramışım.


niye ki?

bunu yeni mi anlamışım?


hep uzağa saçılmak

zorunda bir şey miydim ben

kalamadım, gidemedim ve duramadım hiç

demişim

bir yerdenmişim ve orası

burası değilmiş, sanki

gerçekten yeni mi anlamışım bunu?


Garipmiş.


(Şiir başka bir odaya geçmiştir. Beklendiği üzere hemen eksiği görünen bir şeye dalmıştır, seslendiği yer hala aynıdır ama)


Ki ben her şeye niye

Öyle bakmışım ki:

O öyle bu böyle ben nasılım ama

Ben herkesi kapsayan neyin içindeyim?

Dışında mıyım yoksa

içinde olmam gereken şeyin

Dışındaysam nasıl

dışına çıktım veya

içindeysem niye

böyle hissediyorum?

Topluma ait örgünün, boşluğa bakan kabuğu

Bu muydu seçildiğim

Yüzüm size dönükken

Sırtımı boşluğa vermek istemiyorum, hayır

Falan gibi sitemlerle

çok görmekle, çok anlamakla ve hiç unutuşla

Hayatımı

*örüyorum sanki

Acıyı *örünce, neredeyse ve nasılsa, olsun

Demişim gibi, niye, neden ki


*İki g harfini yazmamış olmanın bile sancısını çekiyorum?


Ben kimseye herhangi

bir şeyin kabuğu

olabileceğimi

söylememiştim.


Gerçek diye algıladığımı

kimseye anlatamadığımı

anladığımda

susmuştum, kelimem yok mu sanılmıştı?


Garipmiş.


(Şiir burada karar değiştirmiştir)


Ya da neyse işte, günler gelirken, geçerken

Her şey falandır ya, hani, her gün duş alsan da

örneğin

saçların on günlük dağınıktır (ne alaka?)

Bir şeyin örneği gibisindir örneğin

İşte ben de öyle, gibi, falan

Şiirlerime bir sürü ben eklemişim (bir şiir olarak?)

Koltuklarda uyuyan ben: kalmayı bilmeyen ben:

Her yerin misafiri, sanki ben:

Dünyanın aidiyet boyutu

varmış da oradan kovulmuş ben:

yani neden veya ne sebeple bilmiyorum

Etimin altındaki mutsuz

Ben hiç değilim gibi

Bazen.

Kaçıyorum ve orası mavi kuşlu bir yer oluyor:

"Neye dönüştüğünü bilmemeye

dönüşmüşümdür."


(Şiir burada Twitter kullanımına atıfta bulunmuştur ve canı şimdi biraz yavaşlamak istemiştir. Yani, muhtemelen, en çok revize isteyecek yeri burası olacaktır.)


Bir de şu. ağırlık.

Erdem demek şuna, buna etik

Kodlana kodlana

Katılaşmak kapanmayla ve

Dokunmamak hiç, gitmemek öyle

doğalınla, kimsenin doğalına

Öz, sunmamak veya

Merakı çiğneye çiğneye

Bir uzaklığın dengesini kurmak

da ne bileyim, her gün, her gün, ama

Gerektiği gibi yani, aklımın dediği: gibi

Demek zorunda kaldığı: gibi

Veya herhangi bir vekili

herhangi bir şeyden sorumlu tutarak şunu sormak gibi: (gereği düşünülsün)

her şeyin neticesi olarak

tüm bu gibilerin hafızasında

niye ki felçliyim? neredeyse yaşama

Neşeye hiç canım kalmamış gibi, niye?


Ki korkunç gerçektir

ve ben biliyorum bunu:


(şiir burada sarhoş biri gibi davranmaktadır)


Dans uyanmıyor artık içimde

Dans ediyorum ve içimdeki dansın uyanmasını bekliyorum


(bu çok acı bir şey olmalıdır. şiir, şiirliğinden vazgeçmeyi göze almış görünüyordur. hızından emindir, dengesini sorguluyordur)


Bilmiyorum kim niye kendim niye hayat niye döngü

ve gerçekten ne tüm bunlar

geceler niye cevapları niye ve neye yoruyorum

Sonra niye hatırlar gibiyim ki

Ben durmayı sora sora öğrenmiştim

Uzağa gidiyorum demiştim

Uzağa, başladığım kendimden

çok. uzağa. gitmiştim. ve.

Oradaydım: İşte!

Çok uzun süre. çok uzun süre. çok uzun süre.

Aynayı buna yormuştum.


(birazdan, bir yerde şiirin gerdiği ip aniden, bir çınlama eşliğinde kopacaktır) (muhtemelen)


Evet, çok uzun süre

Geceye güne: bilmiyorum yormuştum

Kendimi

Ben, değilmişim gibi

(boş zaman aktivitesi olarak)

Acılar germiş alnıma, çivisiz

Duvara benzeyerek

Üstüne yazılmamışın özlemini

Çekerek

Neye tutunacaksa ve kimse artık

O, ben veya

Hatırlayarak veya unutarak veya

Söyleyerek

Ki,

O,

Bana benzeyen dün.

Bana bir sürü yalan söylemişti.


(şiir burada bir şeyden vazgeçmiştir)


Duruyorum ve durduruyorum işte.

Tamam. Yine.

Aynayı buna yoruyorum. (son kez değil)

Ve şu soruyu niyeyse, kimseye

sormuyorum hiç:


...


(şiirin aslında bir sorusu yoktur. sadece, yine, en iyi yaptığını yapmış ve tam biterken yalan söylemiştir)




Şiir halindeliğimiz anlık dökümünü tamamladı. Şiirimiz -şimdilik- kendini anlatmayı bitirdi.

Bu, bir şiir taslağıdır. İstersek bu şiiri dinlenmeye bırakıp bir süre sonra başına tekrar oturabiliriz. İçinden bir şeyler çıkarabiliriz. Veya içine bir şeyler ekleyebiliriz. Veya beğenmeyip silebiliriz. Hatta bir daha hiç şiir yazmayabiliriz. Hepsi mümkün.


Şiirimizin adı ise...

"aynayı buna yordum"muş...


Not: Burada yazanların hiçbir iddiası, dayanağı, geçerliliği yoktur.