Merhaba gezgin dostlar. Bu içeriğimde sizlere ziyaret ettiğim ve büyülendiğim Afrodisias Antik Kenti'nden bahsedeceğim. Ünlü fotoğrafçı Ara Güler, baraj açılışı için gittiği Aydın'da şoförü ile yolunu kaybetmesi sonucu bir köyde kalmaya karar verir. Ancak köyde garip bir durum vardır. Köylüler günlük hayatlarında mermerden yapılmış olan eski eserleri kullanmaktadırlar. Özenle işlenmiş sütunları evlerinin çatısını desteklemek için direk olarak kullanmaktadırlar. Lahitleri ise halk arasında yalak denilen hayvanların su içmesi için küçük havuz olarak değerlendirmişler. Masa ve avluda oturmak için koltuk amacıyla kullanılmış taş yapıların da olduğunu görür Ara Güler. Köyün camisinde bile bu sütunlardan yararlanmışlar. İnternette Ara Güler'in o dönem köyde çektiği fotoğraflara ulaşabilirsiniz. Fotoğraflarda trajikomik bir durum söz konusu. Tabii o dönemlerde iletişim ve ulaşım yeterli olmadığı için köyden haberleri olmaması doğal karşılanabilir ya da tarihi eserlere karşı halk ve yönetim tarafından yeterli bilinç ve farkındalığın olmadığını düşünüyorum. Ara Güler fotoğrafları ülke içinde bir takım kişilerle paylaşıyor. Ancak ilgi görmüyor. İşin seyri ABD'deki dergiye gönderince değişiyor. Dergide yayınlanınca büyük yankı uyandırıyor ve yönetim tarafından harekete geçilip kazı çalışmalarına başlanıyor.

Roma İmparatorluğu döneminde MÖ 6. yüzyılda kurulan kent adını aşk tanrıçası Aphrodite'e adanmış tapınağı bulunmasından alıyor. Mermer kaynaklarına yakın olması sebebiyle heykelcilik ve taş yapıcılığı bu şehirde gelişiyor. MÖ 1. yy'da İmparator Augustus ''Tüm Asya'dan kendime bu kenti seçtim.'' demesiyle himayesine alıyor. Ünlü tapınağının yapımının 150 yıl sürdüğü söyleniyor. MS ise heykeltıraşlık alanında ünü yayılan şehir dışarıya eser üretmeye başlıyor. 4.yy'da Roma'nın dağılması ve Hristiyan Bizans'ın himayesine geçen şehir pagan etkisini yitirmek istemese de zamana karşı koyamıyor. Depremler ve dinsel baskı sonrası terk ediliyor.

Ziyaretim esnasında gördüğüm tapınağın girişi olarak kabul edilen büyük anıt kapı yapımındaki işçilik ve sanat hayran bırakıyor. Tapınakta hâlâ ayakta kalan sütunlar görülmeye değer. Antik tiyatro, hamamlar, pazar yerleri, saray ve 30 bin kişilik büyük stadyumu kenti ilgi çekici kılan mekanlar. Yerde uzanmakta olan yüzlerce sütun ise yıkılmış olan daha birçok binanın varlığından bize bahsediyor. Müzede koruma altına alınmış olan yüzlerce lahit ve heykeller karşısında şaşkınlığımı gizleyememiştim. Heykeller çok sayıda ve çok güzel işlenmiş durumdaydı. Heykellerin saçlarının kıvrımları, vücut hatları o kadar iyi işlenmişti ki gerçeğinden ayırt etmek zordu.

Eğer bir gün yolunuz düşerse muhteşem heykelcilik eserlerini ziyadesiyle inceleme fırsatı bulacaksınız :)