Denizlerin yamacında bekler o, dalgaların sakinleşmesini,

Bilge bir gülümseyişle değil, çocuksu bir özlemle tekrarlar bunu her gün,

Yalın ayak koşuşup durur kanlı ve kızgın kumsalda, sanki daha büyümek istemiyormuşçasına.

Ne mi yapmamız gerek şimdi?

Güneşin kızılı doğumunu beklemek ebedi gecede,

Meşakkatlidir bunu yapmak,

Şöyle ki soğuktan geberip gider onlar böcekler gibi,

Fakat mutludurlar yine de, 

Anlarsın sen de bakınca cesetlerine,

Cansız bedenlerin sırıtan yüzlerine.

Gecenin derinliği büyümekte ve almakta beni içine doğru,

Bununla yetinir işte şu zavallı yüreğim,

Ne sen, ne de gece, nedir bunun adı, nedir sahiden bu büyümekte olan,

Ve inatla küçülten bizi önünde?

Hatırla zamanların en eskisini,

Tanrılar top koştururdu çayırlarında insan yüreklerinin,

Irmağa yuvarlanır gibi karşısı alınamazdı hiçbir şeyin,

Melekler sürtüklük yapardı onlara,

Dişi meleklerin merhametine sığınmaktı oysa görevi insanoğlunun,

Fakat umursanmazdık işte, 

Zayıflığımız pek de çekici değildi melekler için.

İşte o gün derinlerden biri üstlendi bu görevi,

Ve gülümsedi azı dişleriyle, 

Kandık, kandırdık,

Kimliğimize kavuştuk sonunda.




Ey en derin yara, kimde bulunmaktasın sen,

Herkes hak iddia eder üzerinde,

Fakat kiminsin sen tam anlamıyla?

Çimenlerde bir köpeğin mi yitiren topunu beklerken sahibi,

Yoksa yeni alınmış ayakkabısı yırtılan ve bunu saklamak zorunda kalan bir çocuğun mu? 

Kimsin sen, ey yara,

Ellerin bir şeylere benziyor gerçi,

Tanıdık, ve ölümcül,

Bir o kadar da yaşatan öyle.

Buradayım ben, kendime özgü bir şekilde,

Fakat kimse bulunamaz bununla,

Görünen tek şey bir insandır sonunda,

Asla görünmez iç kemiren böcekleri insanoğlunun,

Ve sonunda gömülür işte dışsal bir kemirilme için,

Sanki bitmişçesine içimizin her parçası.

Güzellik, bitmek zorunda olandır nihayetinde,

Güzeldir içimiz bu yüzden,

Güzeldir yaşanan ve özü onun.





Bak, kederin köşesinden ışık damlıyor derin çukurlara doğru,

Heyhat, boşuna çarpıyor kalbimiz, değil mi?

Yoksa aşağı bakılmamalı mı ne olursa,

Anlam o çatlağın kendisi midir sahiden?

Ah yüzümü kırışlara boğan sevgilinin o dingin gözleri,

Sizler hâlâ taze misiniz eskisi gibi,

Yoksa kırışlarda boğulan gözlere mi özendiniz siz de?

Aşk ve veda, doğum ve ölümle eşdeğerdir eğer feyz alınmıyorsa bunların yarattığı durumlardan,

Ağrısı yoksa sevginin, güldürmüyorsa artık vedaların en kötüsü bile. 


Şimdi söyle bana,

Hangi mezarlıktır evim acaba,

Nerede gömülecektir bu yorgun beden,

Hangi böcek çeşitleri tadacaktır etimi,

Ve ne zaman doğulacaktır onlar, katillerim? 


Yazgımı düşürdüm dolaşırken yüreğimin çevresini,

Olur da geçerse yolun oradan, üzerine bas onun.





Burası ikinci katmanı insan kalbinin,

Burada kıpırtı yaranır ilk önce, ve başka bir şey umursanmaz,

Düşünmez yürek bu mertebede, arzu ve isteklerin yuvasıdır çünkü bu oda.

Yılanlar dans eder orada sarmaş dolaş,

Öyle estetik ve zehirlidir işte bu ilk adım,

Zehirler oradan akar diğerine. 





Gözlerinle denk gelince gözlerim, tüm savaşlar durur, ve asıl savaşa odaklanır gözleri,

Bir tarafın diğerini ezişine, 

Birinin yoğunluğuna neyi varsa,

Diğerinin öylece donukluğuna işte.

Dinle, nasıl yitiriyor tazeliğini şarkılar,

Nasıl da susmakta hepsi saklarcasına artık tüm güzellikleri,

Düşler solmakta bu gece,

Gecenin derinliğinde boğulmakta tüm ölümlüler ve hayaletler,

Ağlayanı kimse çıkaramaz yüzeyine cismin,

Orada ölüp gider o da zamanı gelince.

Şimdi İkarus'sun zavallı dünyama, 

Tanrı açıp kocaman ellerini ezse de kainatı,

Ve yaklaşsa da alabildiğine tüm cisimler birbirine,

Artık bir araya gelemeyiz ne yazık,

Ve bu şekilde yitip gideriz karanlığa doğru.




Derin bir kuyu gözlerimizden içimize doğru,

Herkes aynadır aslında diğerine,

Oradan düşmek gerekir sadece,

Ve nihayet ulaşmak cesaretimiz bitince. 


Bu zamanlar, ah, nasıl da parçalarlar beni,

Gençliğin ılık rüzgarlarını mahvederler öylece,

Tanrılarla bir olur canavarlar göz açıp kapayınca,

Diptekileri hep hüzün bekler sonunda. 


Ey aklını sıyırmış deliler, söyleyin şarkılarınızı,

Burası evinizdir sizin, eğlenin!

Neşeler içinde kol kola yürüyün o köprüyü,

Yol bitince farkınız kalmayacaktır sizin de.