Patlamayı izliyorum televizyondan. Beynim otomatik ağırlaştırıyor görüntüyü. İyi değilim. İyi olmamak ağırlaştırıyordur belki de. Öyle hayvan gibi kokteyller içmene gerek yokmuş demek ki. Üzgünlük yetermiş kafanın güzelleşmesine. Meditasyon yapıyorum. Sakin bir sesle konuşan ablamı dinliyorum. Lafını hiç bölmüyorum. Beynimin en ücra köşelerine doğru bir ses yankılanıyor. "Canımı sıkan orospu çocuklarını sikeyim." çok haklısın abla diyorum. Ağırlaşıyorum. Ben ağırlaştıkça yok olduğumu sanıyorum. Kendimi kandırıyorum. Bunun farkına her üç saniyede bir varıyorum. Vücudumu sıcak bir öfke ve panik hali kaplıyor ama dedim ya ben ağırlaşıyorum. Ölüyorum. Bu his rahatlatıyor. Düşünmek zorunda değilmişim gibi hissettiriyor. Fakat yine ikinci bir yanılgı suratıma tokat gibi çarpıyor. Ölmek daha büyük sorunlar getiriyor. Arkında bırakacakların gibi. Bir anda yerimden sıçrıyorum. Hepinizin, başta kendi kendimin ağzına sıçayım diyorum. Aynı son iş yerimdeki patronumun bana dediği gibi... ağzına sıçayım. Evet ne diyorduk? ağırlaşıyorum. Yine de gülümsüyorum asla hiçbir şey çaktırmıyorum. Güldük eğlendik sıra hüzne geldi. Geldi ama bir anda geldi. Hazırlıksız olmak beni kırdı. Ağlarım, kriz geçiririm sonra bu olur işte. Ağırlaşırım. Saçmalarım ve susarım.