Oldum olası sevdim şiir fallarını.

Kimi zaman keder, kimi zaman esenlik çıkar.

Çıkarcı yamacılar dikerken dağ yamacı eteklerimi,

Ket vurdum sırlarıma kaldırım taşlarını…

Açığa çıkamaz içtiğim dudaklar!


Dünkü ben mi benim, bugünkü mü?

Ben silerken geçmişi, geçmiş beni silemiyor.

Gördüklerimizi 100 milisaniye geç algılıyoruz diyorlar, 

Hali hazırda geçmişte yaşıyoruz midillilerim,

Yani ben, yine birilerini sevmelerimde.


Ah midillilerim…

Bekliyorsunuz serilmek üzere, ağzımdan çıkacak yığınla savruk hayatları.

Bir terastan güzel günleri fırlatmayı çok isterdim sizlere,

Ah midillilerim!

İçimdeki hayvanı yaşatabilsem keşke.

Ben oldum olması insan olmayı becerdim.


Seyrü sefa desen süremedim,

Ben bir biçimsizliği sürebildim haydutların yollarında.

Bir tür sezmece diyebilirsiniz , bahçesiz evlerde oturdum.

Zevkler ve renkler demeyin lütfen tercihlerime,

Ben de bilirdim üzerinizde koşturmayı yılgınlık bilmeden…


Oldum olası sevmedim çarşı pazar listelerini.

Ben hiç evim olsun istemedim midillilerim,

Birer birer başıma yıkılmayacak şu doğanın nesi vardı evim olmamaya…

Hem ihtiyaçlarımı verirdi Tanrı,

Şeytanlarım, meleklerim,

Bir de hazlarım için kağıt kalemim.

Belki biraz daha yakınlaşırdım anı yaşamaya.


Hazır değilim, hazır değilim midillilerim!

Ben biraz korkak mıydım?

Kıydım kıydım tüm etiklerin canına.

Biraz yaşadıklarımı da yaşattım can müzemin süslü tablolarına,

Halim hal de, tarihler karışacak nazarımda.

Bir kedinin oynadığı yumak gibi,

Oynayacak mı Tanrı hayatımla?

Ben kedileri severim

Karşılığını bekleyebilir miyim?

Oldum olası zamanların ellerinde

Bir de küçültsün kalbimi sadece kalsın midillilerim…


Tam bitti diyeceksin bitmiyor değil mi?

Toplumcu şairmişim öyle diyorlar.

Ah kanayan yaram olmasa!

Topu tutmuştum arkalarından…

Kim diyormuş onu midillilerim?

Bir salkım üzümle karnımı doyuracağım şimdi.

Onların dillerine bir yaygara ver,

Bıraksınlar aşımı karıştırmayı.

Beni gündelik dertlerine, bulaştırmayıversinler.