I. Mıknatıssız Pusula
ben sana düzenli olarak telefon ediyorum.
adlı bir cengaver olarak telefon ediyorum.
hakiki cinayetler işleniyor görüyorum.
isa görüyor, şeyhim görüyor, ben görüyorum.
ben sana düzenli olarak telefon ediyorum.
yüzyıl şilisinden bir jazz javulcusu inliyor tam arlarımda
hiç durmadan kentli mağlup kıyasıya mağrur ve mor
bir çocuğum şimdi pişman olmak için
birbiriylebağlantılıyüzbinlerceyılım var.
seni sevmem
bu savaşı
kesintiye uğratmaz
ama ordan bakma!
bu, werther`in
leş kanını
gül kılar.
birleşmemiz radikal olacak ben kan vereceğim
otobüsler olacak, trenler, bütün öldürülmüş cumhuriyet şehirleri
saçlarım uzun olacak, bıyıklar, gözlükler, gideceğim
çığlıklarla düzülmüştür aşk şiirleri.
gideceğim en eski öykümde devlet denen şirk yazacağım
göz bebeklerimde kent gördükçe kırılan gıçlar,
ve bir dizeyi haklar gibi terli ellerim
bu çağın açısını dik tutacaklar.
bana bir öpücük verin yoksa galip döneceğim
ufka bir bakın ordum akıp gidecek
elimde çözülecek makina ve cinayet
marşlar yazıp halkımla söyleyeceğim yoksa.
inanmışım kaybetmek esrarıdır olmanın
çıldırmış bir vaşak gibi kaybediyorum.
ipimden kurtulmuşum kaybediyorum.
birleşmiyor ellerimiz haykırıyor trapez
tanklar tank olup geçiyor üstümüzden
helvetius haklı, devlet şaşkın, piyanist kara
memleket sana rağmen ket vururken yarama
şu çıplak çocuk şu büyük türk şairi ben
-ve emir 'kun' diyor; doğuruluyorum-
'bu ülke'den daha bıçkın tamlama bilmiyorum.
bana bir öpücük verin yoksa şair öleceğim
ilk dildar tohum ekecek sözüme yoksa
ve bir dizenin tan yerini ağartamsıysa
ellerini tutarım ki kudurtucudur.ellerin
bunun için gözlerinin meryem hali sevgilim
gözlerinin meryem hali gerçek yurdumdur
ki zuhrettiğinde ilk formuyla isa yeniden
ağlıyorum, ağlıyorum, ağlıyorumdur.
ben bu çağdan bir kere de şerefimle geçeceğim
lazım gelen gülleri göğsüme gömerek
birleşmemiz radikal olacak ben kan vereceğim
bunu daha çok küçükken bir film de görmüştüm!
ah laikse aşkımız biter elbet bir kış baharyaz günü
gözlerin uçurumlar kaydeder avuçlarıma
bir çınar gövdesini bir hamle daha yarar
üç içbükey komodin silah çeker vurulur
sen gidersin, denklem düşer, ben aşk olduğumu ağlarım
bir kelebek konduğu yerde bir mayın olduğunu anlar.
beynime düşer infilak eder
ben dünyaya karşı durmak ile meşhurum
olma. yokluğun bulunmaman bedenime lacivert lavlar akıtır.
nasıl çekip gitmiş bir şaman
çekip gitmiş, bir şaman değilse en çok
benim gibi sonsuz bir at
hiç koşmuyorken de attır.
biliyorum lir sızmıyor şakaklarımdan
ve yüzümde şeyh çıldırtan yarıklar da yok
annem beni hep çok sevdi, kız gördüm mü ağlıyorum
modern bir alışkanlıktır ölmek, seni doğasıya seviyorum
yeniden dünyaya gelsem yeniden seni severim
ben sana düzenli olarak telefon ediyorum.
adlı bir cengaver olarak telefon ediyorum
hakiki cinayetler işleniyor görüyorum
isa görüyor şeyhim görüyor ben görüyorum
ben sana düzenli olarak telefon ediyorum
mıknatıssız bir pusula olarak
II. Hatırlat Da Haziranın Sonlarında Çocukluğumu Yakalım
Sen beni öpersen belki de ben Fransız olurum
Şehre inerim bir sinema yağmura çalar
Otomobil icad olunur, Zarifoğlu ölür
Dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.
-Senegalliler dahil değil
Sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
Çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
O vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin
Hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin
-Yoksa seni rahatsız mı ettim?
Sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
Ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek
Elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
Elbette gayet rasyoneldir attan atlamak
-Freud diye bir şey yoktur.
Sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
Belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma
Bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
Yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.
-Haydi iç de çay koyayım.
III. Yaşasın! Ne Kadar da İdeolojik Yaklaşıyoruz Birbirimize
bazen çok korkuyorum.
ama bu; aslanlarımı açıklamama engel olmuyor
çünkü fena halde yaraşıyor birbirine gece ve balta
ve anneciğim derdi vardı neyin altına giysen olur bir siyah pantolonum şimdi gibi ay!
tekhnem dolu müfsidle!
bu da caddelerden derviş dervişegelmeme mâni değildir
yolları ay bastı mı lambalara koşuyorum ya, bundan
bunun için kent nesnesi o bıçakla bakunin'di deştiğim
ki ben devletin taş kestiğini en baştan bilirdim
isa'yı polise doğru
lttuğum zaman.
ellerini el olarak tutmak istiyor ellerim
de ki bunun kaburgamdaki kiliseyle ilgisi yok değildir
zaten en az on iki kişiden biri haindir
ama gözlerimi öyle yırtma annem ilkokul öğretmeniydi benim!
sokaklara çıkıyorum sonra kedilerden görüyorum
gazinolardan
inanmazsın bir taşra kurmuşlar aynı bize bakıyor
bir yanım asaf halet söylüyor diğer yanım fabrika
bir şiiri birkaç kalemle yazmak lazımdır geliyor bana
bugün yepyeni bir imparatorluk öğreniyorum
ekmeğin ağırlığından da yeni bir imparatorluk
örneğin gül dönüyor bir beygiri tasfiye ediyor şair
arabca akdeniz diyor ben
aynadan dönüyorum ayna
benden dönmüyor.çok sihirli bir kabri söndürüyorum
bir havari morfin gibi anne söylüyor
ağlıyorum bak bir çocuk bak bir çocuk bak
bak bir çocuk çok kötü bir gömlek kuruyor.
belki de yangın çıksa ve ikna edilmiş olurum
torbamı topluyorum ve annem şarkı dinlemiş olur
korkuyorum çobanım yok metal nazlı pim aktif
çözmüyorum çözersem kın fena halde kalınlaşıyor.
manchesterden geliyorlar ve liverpooldan geldiler
birazdan padişah mı öldürecekler dedim
bir milyon kadardılar ah atları vardı
artık seni bir çiçek yerine kopartmak
istiyorum sevgilim.
işte sahneden indim ve öpüyorum ağzından
annem meç yaptırmazsa iftara geç gelir haz
ey sıkıntının sevdiğim aritmetiği
söyle banabana söyle; bir kere daha kabz?
inanmışım kaybetmek esrarıdır esrarın
çıldırmış bir vaşak gibi kaybediyorum
ipimden kurtulmuşum kaybediyorum
birleşmiyor ellerimiz haykırıyor trapez
tanklar tank olup geçiyor üstümüzden
helvetius haklı devlet şaşkın piyanist kara
memleket sana rağmen ket vururken yarama
şu çıplak çocuk şu tüyük bürk şairi ben
-ve emir ‘kun’ diyor, doğruluyorum-
bu ülke'den daha bıçkın tamlama bilmiyorum.
ayakkabılarını kapımın önünde görmeyi istiyorum!
çünkü bu,
seni seviyorum içine nal salmak demektir.
ve hareketinin bana durduğunu akla uydurur.
oysa seni sevmem toplumu meşru kılar
ve gitmen beni dile indirger sevgilim.
zaten kırılmış bir kızsın şimdi dövülmüş bir av
yanmış ırmaklar öneriyorsun toy bedenine
kavmin yanlış tufanlardan geçip duruyor
gözlerime baka baka ağlayıp aşk diyorsun
bir tekkenin ortasına sirk treni devriliyor.
ki hala çocuk övmeye duruyorsam bu
'şehrin en uzak yerinden gelen o'nunla
ve izmit'le ve fargo'yla ve horasan'la
ve hafıs'ın beni eve götürdüğü kınla ilgili bir matkabı
girdiği çene kemiğiyle birlikte söküp
şu karşıki düğün salonuna ilave edemememdendir.
yoksa lar ve ortaokul öğretmenleri giremesinler diye
babam ve bilhassa dedem
mahallemize yeterinde toplu polis gönderilmesi konusunda
gerekli telefonları etmiş durumdalar sevgilim!
ama yine de sırf sen sürdürebil diye ayın alnında melekçe
ve şüpheye düşmeden kelebek besleyebilsin diye bir padişah açıkça
benim alıp kını
öte yana geçmem gerektir
içinden memleketi çekeyim diye.
hem düşünsene;
bu bizi nasıl imparatorlaştırır!
yoo, hayır! omzunu açma. omzun ideoloji taşır.
ve fakat 'dil'e rağmen bütün bunlar sevgilim
ayaklarına beyaz çoraplar giydirmek istemediğim anlamına gelmeyebilir.
çünkü bak süleyman bu sayfadan henüz geçmiş gibi gül lekesi
ve apaçık kudüsmüş bir zebrayım ben uzun menzilli şiirlere şikar!
elbet bir gün batar, kuşlar döner, çarmıh baştan düzenlenir
ve bana tertemiz eller verir cezayirli o tüccar.
o vakit sana bakıyorum kadar büyür akdeniz
cumhuriyetin tersinden tertib ettiği çarşılar gibi
sonra uzun süre bir takibediliyormuşum hissi…
siz hiç yahudi bir minibüs şöförü düşlediniz mi?
Mısra Ergök
2023-04-17T17:24:24+03:00Bu adamın şiirlerini çok severim.
Dilara Gülbağlar
2023-04-17T16:09:01+03:00♡