Bir zamanlar bu akademi girişindeki duvar üzerinde Platon’un yazdığı üzere “GEOMETRİ BİLMEYEN GİREMEZ” yazıyordu. Çok uzak olan bir geçmişte bu yazıyı bu satırlar ile değiştirdik.

“AKADEMİDE SALT BİLGİNİN AMACINDA OLMAYAN KİMSE BAŞARILI OLAMAZ”

    Salt bilginin peşinde olmayanlarınızı ayırt edebileceğimiz hiçbir not ve derecelendirme sistemimiz yok. Not ve derecelendirme kavramı bugünkü zamanda sizin için bir anlam ifade etmiyor olabilir. Ancak bir zamanlar akademide öğrenciler yaptıkları çalışmalar ve projeler üzerinden yüzlük sistem gibi 1 ile 100 arasından bir değerde değerlendirilir ya da harf notu sistemi gibi bir düzende en iyiden en kötüye doğru sıralanmış şekilde AA-BA-BB-CB-CC-DC-DD-FD-FF olarak gruplandırılırdılar. Dönem içerisinde öğrencilerin yapmış olduğu zorunlu çalışmalar ve dönem sonu projelerinin bu şekilde değerlendiriliyor oluşunun teoride başarıyı tanımladığı söylenebilirdi. Ama pratikte çalışmayan bir sistemdi. Not sistemi öğretim hatasını gizleyen bir sistemdir. Dönem sonu yapılan testler ve notlandırmalar, öğrencilerin bir kısmının öğrendiğinin, bir kısmının orta düzeyde öğrendiğinin, bir kısmının ise öğrenmediğinin doğru olmayan bir grafiğini sunuyordu. Akademideki öğrendiklerinin muhasebesini yapmak isteyen öğrenci ise, ne kadar öğrendiğini ya da ne öğrendiğini kendine sorduğunda öğrendiklerinin farkında olmaktan çok bu not sistemindeki durumu ile izah edebilecek kadar sığ bir ifadeye sığınmak sorunda kalıyordu. Ayrıca not sistemi ile yüksek not alan yani daha çok yaratıcı olan öğrenciler arasına büyük bir yanılgı içinde olanlar (özellikle yaratıcı fikirlerin arandığı konularda) öğretmeninin fikirlerini onu taklit etmediğini ikna edecek kadar iyi oyunculuklarla onu en başarılı şekilde taklit edenler, karışıyordu.

    Akademideki amacımız biz bir şeyler yaparken onlardan yaratıcı düşünmeyi ve öğrenmeyi alan birkaç öğrenci kazanmak yerine istisnasız herkesin bilmenin peşinde olduğu özgün düşünmeyi öğrenmiş insan modeli yetiştirmektir. İşte bu yüzden çok belirleyici gibi gözüken notlayarak değerlendirme yanılgısından kurtulmuş bulunmaktayız. Notlandırma sisteminin kaldırılması ile birlikte ödev-ceza sisteminin de devre dışı olması bizim için öğrenen öğrenci ile öğrenmeyen öğrencinin ayırdının kendiliğinden olmasını sağladı. Akademik süreçte ödev yapmayan ya da yeterince ilgilenmeden yapılan ödevlerin değerlendirilmeden bir sonraki konuya geçmeyi ve giderek zorlaşan süreçte yeterince ilgilenmeyenlerin ve fark yaratamayanların konuya hakimiyetsizliklerini kendileri fark ederek ilgilerinin düştüğünü ve kendi niyetleri ile akademiden ayrıldıklarına şahit olduk. Bu durum ilk bakışta “kalan sağlar bizimdir yola devam” mantığı gibi algılanmış olsa bile öyle olmadığını ilerleyen süreçte ayrılan öğrencilerin bilgi ve yaratıcılık peşinde olarak geri döndüklerinde anlamış olduk.

    Notlandırma sisteminin olmadığı salt bilgi ve yaratıcı düşünce peşinde olan sisteme adapte olamayanların nasıl bilgi peşinde olarak akademiye geri döndüğüne bakacak olursak: Onlar ilkin akademiden ayrıldılar ve zamanlarını çöpe atmayarak başka bir şeye mesela bir tamircilik öğrenmeye başladılar. Belki de ilk defa gerçekten katkıda bulunacakları bir şeyler yapmaya başladılar. Ama bu durum her zaman bunun doğru olduğunu göstermez. Belki bir hafta belki beş yıl sonra sıkıcı tamirhane günlükleri onlara yeterince doyurucu gelmeyerek yaratıcı zihinleri tekrar büyük bir iştahla gün yüzüne çıktı. Sıkıcı mekanik işlerinde geçen saatler onlarda makine dizaynına karşı bir merak uyandırdı. Makine dizaynı yaparak daha doyurucu işler yapma yoluna gittiler. Bu süreçle birlikte fark ettiler ki bu dizaynları yapacak yeterli teorik bilgileri yoktu. İşte bu amaçla tekrar salt bilginin peşinde olarak akademiye geri döndüler.

    Bu durum bağlamında her kişi için her durum bu şekilde gelişme göstermek zorunda değil. Burada bir kazan kazan durumu söz konusu. Tamircilik işini yeterli bulanlar ile birlikte çok iyi tamirciler, tamirciyi doyurucu bulmayanlar ile ise makineleri daha da geliştirecek iştaha sahip bireyler kazanmış olduk. Yukarıda yazılanlar ile bu akademiye girmeden önce gerçekten neyin peşinde olduğunuzun hakkında düşünmeniz gerek. Yeterince kendinizi değerlendirip kararınızı verdiyseniz aşağıdakilerden bir tanesi sizin için

HOŞ GELDİNİZ YARATICI VE BİLGİ PEŞİNDE İŞTAHLI GÜNLER

GÜLE GÜLE SİZE EN UYGUN BAŞKA BİR DİSİPLİNDE BAŞARILAR.