dörde bölmeliyiz mevsimleri seninle 

her anında yaşamın, bin kere daha

ilk ben keşfetmeliyim tazecik çiçekleri 

ölümü öldüren, gül karası saçlarında.

ve nasıl batıyorsa ışığını kaybedince gün

nasıl ki kapıyı çalıyorsa akşam çökünce hüzün 

öyle uğramalıyım, sırtımda yüklerim 

ve akşam kızıllığı avuçlarımda.

sahi, kaçar kaçar değişir mevsimler orada

kim koyar adını sonbaharda yalnızlığın,

hangi eldir

rahat bırakmayan yorgun yaprağı dalında?


beni sev ki unutayım çirkinliğini dünyanın

yalnız iyilerin uğradığını cennete

zannedeyim, mesuttur her çocuk

ve isyan etmemekte kaderine.

utancındayken çöküp de bir kula yalvarmanın

affettireyim kendimi günahlarımın masum keçisine.

neden sonra eski sayfalarında gezinirken yalnızlığımın

kahredeyim miladımın bu denli geciktiğine.


takıldığın taş mıdır, aş mıdır arayıp da bulamadığın 

diyeyim, ey sevgili,

sebepsiz midir bunca zaman yurduma uğramayışın?


beni sev

beni sev ki

bir araya getireyim iki yakasını

bu gamsız, kimsesiz hayatın.