Bir yaşam çığlığı gibi duran

Serçe göçleriyle çiziyor rotasını

Ağlamaklı, hani desem ki acısındandır 

Şu zehir saçaklı şarabın 

Yok değil, gidememezliğinin buğusu bu

El görür, el bilir, el söylenir 

Lafı güzafları mahallenin 

Kapısını sürgülemiş, peçelemiş yüzünü 

İzleri avuçlarında saklar, izleri kömür

Ziftini kazımış yolların, örtüsünde bir hayal saklanır, varamamaktan sızısı

Çitlerin berisinde saklar, yadigarını bir düşten doğan.

Özgürlük, ey özgürlük 

Kadınlarımın ruhlarını boğarsın,

Bir nefes suyu bağışlamazsın 

Akar durur o pınar

Yüzyıllardır kendine saklarsın.

Etrafında dizersin boy boy çocuklarımı 

Seyrettirirsin yansımanı,dokundurmaz, almazsın kendine. 

Ve yine bir gün, bir serçe kondurursun üzerine, sanır ki benim yetimim, sendendir, ey özgürlük, bir serçe mapusluğuna, kurdurursun kendi tahtını.