Gözleri kıpkırmızı olmuş ve tek bir noktaya kilitlenmiş şekilde bakıyordu. Onun için dünya küçülmüş ve birkaç metre uzağına yerleşmişti. Bir avuç toprak kadardı dünya. Avucunun arasında sıktığı toprağı birkaç metre uzağındaki mezarlığa doğru fırlattı. Mezarlığın içindekiler yapma diye yalvarıyor ama o küçük mezardan da çıkamıyordu. Bir avuç toprak tüm mezarlığı kapatmaya yetmişti. Uzun uzun bakmaya devam ederken gözleri tamamen kırmızılaşmış ve kanlar süzülmeye başlamıştı. Çehresini yakarak geçen kanlar sırayla toprağa damlıyordu. Toprağa akan kanları ezerek mezara doğru yaklaştı. Mezarın başına gelince durdu ve yere çöktü. En çok sizi sevdim ama siz olduğunuz sürece yaşayamıyorum, dedi. Gözlerinden akan kan mezarın üzerine dökülüyordu. Dökülen her bir damla bir karanfilin filizlenmesini sağlıyordu. Ay ışığında karanfilin kırmızısı yüzüne vurdukça korkunç görünüyordu. Kendi bahçemde daha mutlu yaşamanın vakti geldi diyerek yan taraftaki boş mezara doğru yöneldi. Tabancasındaki son kurşuna adresi gösterdiği esnada bir el omzuna dokundu.


“Unutmak, öldürmektir.” dedi. O ana kadar bir katil olduğu aklına gelmemişti. Kelepçe takılması için ellerini uzatırken tabancasını bırakmamıştı.


*


Gözleri uykusuzluktan kızarmıştı ama o, içini yakan acılarından olduğunu düşünüyordu. Sevdiğinin evinin konumuna göre bir yer belirlemiş kilometrelerce uzağı izliyordu. Dereler, yollar, köprüler ve hatta dağlar aşması gerekliydi oraya ulaşmak için ama ulaşma hevesi kalmamıştı. Sigarasının küllerini avucuna biriktirmişti ve bunları toprak zannediyordu. Yeni bir sigara daha yakmak için avucundaki külleri balkondan savurdu. Böylece mezarlıkları kapattığını düşünüyordu. Yeni bir sigara daha yakmıştı. Küllerini dökme zahmetinde bulunmuyordu. Ayakuçlarına kendiliğinden dökülen külleri hissediyordu. Her düşen külle yeni bir adım attığını zannediyordu. Unutmak istemiyordum ama sesini bile hatırlamıyorum diyerek ağlamaya başlamıştı. Gözlerinden kan geldiğini düşünerek ağlıyordu. Yavaşça yere çöktü. Dizleriyle karnına bastırıyordu. Sigarasının dumanını bacaklarına doğru üflüyordu. Bacakları uyuşmaya başlamıştı. Yavaş yavaş bacağının her tarafında karıncalanmalar başlamıştı. Her karıncalanmayla yeni bir karanfil filizleniyormuş gibi düşünüyordu. Kaçıncı sigarasını yaktığını hatırlamıyordu. Sigaradan öleceğini düşünüyordu.


“Unutmak, öldürmektir.” dedi. O ana kadar kendini de öldürdüğünü anlamamıştı. Omzuna dokunan arkadaşının elini omzundan atarak sarıldı. Aklımda diyordu. Aklımda…