“Üşürsün” denilen yerdeyim

Nemli, soğuk ve

gökyüzünün ayı örtemediği

Akşamın alaca karanlığında

Ay ışığı sonatı altında

Kestane şekeri kokuları

Sararken etrafı

Ağaçların kestiği

Sönük ışıkların yardımına muhtaç

Çarpıntılar denizinde

Çırpınışlarımı yazıyorum


Ne vardı bu kadar uzatacak

dünleri

Kim zamanın doğrusallığına inandırdı bizi

Ve nasıl ağırlığı yüklendi şakaklarımıza

Saatlerin yalnızlığı neden böylesine elzem

Ne de kolay ikna olduk

İki açılı icadın somutluğuna

Hatıraların gözyaşlarına atfedilemezken


Yüreğimizi burkan

Tiz, aheste ve dinginleşmiş

Kemanın uğultusu

Kulaklarımızda çınlarken

“Kalk” nasihatini veren

Neden insanı solduran

Bir öneme sahip?


Dönüyorum işte

Kemanistin hıçkırıklarına eşlik ederek

Ama

Ama, neden?

İnan bilmiyorum

Tutsak oluyorum

Çelikten kısır döngüye

Kısırlaşmaya kelepçeleniyorum gittikçe

Kesecek gücü bulamıyorum

Bileklerimde


Silik ışığın altında

Solgun bir gölge oluyorum

Algımın sönük mazisinde



13.10.2022