Aldanma hayatın dokunuşuna

Acılar bıraktığın elde

Gözbebekleri gibi kanlı

Ağır yaralı ve hayata tutunmak çabasında

Bir hayli inatçı

Her tutuşmada sıcacık olan el

Bir insan eli tutmanın sahteliğine inat, acıya tutunmalı

Tutuşmalar sebep yangına

Bir ocak daha yanmasın diye bir el uğruna

Yasaklandı tüm tutuşmalar insan nefsinde...

Birikti tortusu acının

Acının harmanı varlığın

Varlığın yangın!

Acılar bıraktığın evde

Işıklar sönük, baca tütmez oldu

Her gelişinde söylendiğin kapı gıcırtısı

Bugünden sonra mazide bir anı

Acılar bıraktığın yerde kalır sanma

Uğrar hiç beklemezken, ummadığın en savunmasız anında

Mesela bir sonbahar akşamı, doğum gününe beş kala

Ya da yarini düşünürken gözlerden uzak bi̇r tepede

——Sessizce neye ağladığını bilmez bir halde———

Belki yağmur sonrası toprak kokan memleketin düşünde

Bir bayram günü el öperken

Belki bir gece yıldızların ışığında, karanlığını dağa taşa savururken

Belki de bir ağaç yeşilliğinde, göl maviliğini seyrederken…

Acı!

Gözle göremeyeceğİn kadar uzak

Kulak versen duyamayacağın kadar sessiz

Acı!

Kendi inlemene uyandığın kabus kadar gerçek

Kabustan uyanır uyanmaz hissettiğin korku kadar yakın

El uzatsan sanki dokunacaksın gibi, hiç acıtmayacak gibi…

O yakınlığa aldanma

Akşam güneşine borçlansan

Alacakaranlıkta dayanır kapıya

Sana teğet geçer sanma acılar

Gülerken, eğlenirken, dengen şaşar 

Bir bakmişsin kimse yok yanında

Yalnız kalırsın dost meclisi köşe başında

Bir bakmışsın sönük sokak lambaları

Işıksız kalırsın evde, iş yerinde

Herhangi bir akşamcı meyhanesinde…

Aldanma hayatın sahte sahnesine

Bir bakmışsın her şeyin rengi aynı

Her yer pazartesi griliğinde

Aldanma sakın

Yaşadıkların senin heybende

***********

Yaşattıkların bir insan kaderi

Yol iz bilmez gariban çaresizliğinde...