Bir deniz kıyısında

Kumları aşkımın

Tutkumun rüzgarıyla

Gözlerime dolmuş,

Oradan da -her nasıl olduysa-

Yüreğime...


Ama o martılar yok mu o martılar

Dönüp dururken

Balıkçı ağlarının üstünde

Bir hırsız gibi

Aşkıma pike yapmakta.


Alesta ey martılar, alesta!


Güneşli bir yürek benimki;

Gölgesiz, kavruk;

Bir okaliptusun kökleri

Çekmiş tüm suyunu.

Çiçekleri -açık verandanın-

Mis kokulu

Ve 

Bir uyuşuk sevda,

Sersemlemiş,

Uyku vakti.


“Şişşt!

Uyan

Misafir geldi misafir!”


Ah o misafir;

Esintisi melankolik bir aşk,

Melodisi efkarlı,

kekik kokulu tütsüsü.

Uçuşan tüller arasında

Seviyormuş çok beni,

Anlatıyor köşede tünemiş kumrulara…


Ah o kumrular,

Bilirim Midas'ın hikayesindeki gibi

Ötecekler kör kuyuya.


Alesta ey kumrular, alesta!


Serin geçecek akşam

Dışarıda oynayan çocuklar,

-Yaralı yüreğime bakıp bakıp gülen-

Belli,

oyuncağımı çalacaklar!


Ey gidi çocuklar!

Şu martılar yok mu,

Onları kovalayın,

Beni değil

Hele sevdamı hiç değil.

Kumrulara dokunmayın,

Onlar ki

Dillerinden anlamaz kimse.


Fakat heyhat!

O martılar

O çocuklarla bir olmasın mı!

Şimdi neylesin kumrular?


-Ötsünler kör kuyuya!-


Alesta ey kör sevdam, alesta!

Reva mıdır bana,

Şu giydirdiğin deli gömleği?

Biraz bol gibi bedeni!

-kaç ola?-