Önceleri kendimi sevdirmek istediğim bir kalabalık vardı. İçinde olmak istediğim, bir parçası olmak istediğim bir kalabalık. Aile, okul, mahalle ve hayaller. Sonra kızlar geldi. Tüm güzel ve uzak köşeleriyle geldiler. Tüm sıkıntıları ile çöktüler ve derhal gittiler. Öyle diyorum inanmıyor Ali. Takılıp kalmışım, saçmalıyor. Neye göre takılıp kalmışım ben? Sessizlik istemem bir moruk olmamla eş değer. Ben genç değilmişim, içim ölmüş. İçim bende Ali. Ben kendi içimde değilim. Uzatma, derdi Ali. Gülümserdi kesin.

Yaşamak istemediğimi söyledim, kızdılar. Yaşamak istedim, bırakmadılar. Onlarsız olamadığımı sanıyordum, yanılmışım. Çocukluğumda fragmanını izlediğim bu hayat filmine inandım. Suçlu benmişim, beklentilerim yüksekmiş. Alçalttım. Hiçbir şey yapmadan, hiçbir şey istemeden yaşamak istedim. Açlıkla tehdit ettiler. Bize bir faydan olmazsa, çık şuradan atla dediler. Bu film güzeldi. Onlar yaşarlardı bakardım. Bir gün büyüyecektim. Bir yerlere varacaktım. Ne güzeldi büyük olmak, istediğin kadar çikolata almak.  Öyle değilmiş. Bu film sarmadı. Yönetmeni bendim. Param boşa gitmesin, biletim yanmasın diye izlemeye devam ediyorum. Hayat senin diyor Ali, çek marketçi kızı arkaya. Dükkânı kapatıyor her akşam dokuzda.

Marketçi kızda bir kız sonuçta. Bir kız anıldığında aklıma hep Ayla gelir. Ayla evlenmiş gördüm. Ayla evlenmiş diye üzülmek istedim. Üzülmedim. Ben zaten duyguları öyle olması gerektiği için yaşadım. Ali olsa üzülürdü. Eski sevdiği başkasıyla evlendi diye işi gücü bırakmıştı. Bir yılda yirmi beş kilo vermişti. Sigaraya başlamıştı, alkol içmekten kafayı sıyırmıştı. Ben bir gece yaşadım bu zulmü. Fazlasına dayanamadım. Ali güçlü adam dayandı. Ben fazlasına dayanamadım. Ayla’yı aklıma getirmek istemiyordum zaten. Saplanıp kalmıştım bir zamanlar ona. Beni ve sevgimi anlamıyordu. Nadirdi onu gördüğüm günler, anılarımız silik ve hasarlıydı. Yarısı yaşanmış, yarısını belki ben uydurmuştum. Evet o günlerde biraz bile olsa çocuktum. Büyüdüm. Ayla beni en son sağlam yasakladı kendine. Kayıp olup gitti, bir daha gelir gibi oldu. Sema girdi diye hayatıma gelip her şeyi yıkmak istedi. Beni istemiyordu Ayla ama Sema ile mutlu olmamı da istemiyordu. Direndim ona dönmedim. Sonra yıllarca baktım kalbimdeki yerine. Bitti, hayır bitmedi. Azaldı, hayır azalmadı… Bu döngülerden çıktım sonra. Unutmak istediğimi unuttum. Unuttuğumu bile unuttum. Onlarca kadın öptüm sonra… Duygusuz, hissiz, yavan… Beni öldüren kadınlar. Bir kadın sadece, şevki alıp bedenimden birkaç günlüğüne, sonra sonsuza dek unutulan, yıkılmış kafamın enkazından sağlam çıkamayan bir kadın… Ali güçlü çünkü kaçıp gitmez acılardan benim gibi. Yaşar acılarını bitirir, vedalarıyla ünlüdür, keskin. Ben ertelerim işlerimi. Acılarımı ve gençliğimi bile. Sonra her şey birikir. Unutmak yıllar sürer. Başta çekeceğin acı yıllarca sırtında gezer. Borcum vardır cebimde para varken. Ödemeye üşenirim borçlarımı. Kime ne verdim kimden ne alacağım hepsini bana Ali söyler. Eksiğini fazlasını.

Çiçekleri sulamıyorsun artık, diyor marketçi kız. Beni her balkona çıktığımda izlemesinden yorulduğumdan kırgınım bir sumo güreşçisi dudaklarına benzeyen o dudaklarından. Onda iç sıkan bir masumiyet var, buna tahammül edemiyorum. Sahi niye sulamıyorum çiçekleri? Bana ne yapmışlar. İçsesim bile susmuş görüyorum. Duyuyorum güzel şeylerin eksildiğini. Bana dolu bir yürekle, çalkantısız bir hayat lazım. Ayla kocasıyladır diyordu dün bir karga. Karganın adı Ali. Yaralarıma basıyor bazen alçak. Balkona çıkıyorum. Semayı da sevdim ama neden en çok Ayla’yı hatırlıyorum. Belki Ayla evlenene kadar kendime söylemediğim bir umudum vardı. Telefon numaramı bu yüzden değiştirmiyordum. Bulunması kolay bir adamı kim arayacaktı? Böyle akıl oyunlarına gerek var mıydı gerçekten? Onun çemberinin dışında olduktan sonra, en sağlam strateji ne işe yarayacaktı?

Çiçekleri sulamıyorum. Erkek adamın işimi bunlar diyor hapisten yeni çıkan komşu. Çık dışarı gez be oğlum gençlik bir kere geliyor tantanası. Ne anlatacağım bilmiyorum ona. Ben öykü yazmayı da bıraktım. Hisleri taşımaktan yorulmuşum diye. Geriye dönüp bakmıyorum Aylalı yerlerim acıyacak diye. Pek çok şey yarım kaldı. Hikayeler, şiirler, Aylalar ve yaşamlar. Yaşadığımı göremiyorum yaşam aynalarında. Ağlamayı bırak hüzünlenemeyecek kadar duygusuz, hissiz ve, yavanım. Ağlayamıyorum. Neden Ali her boktan olaya ağlayabiliyor anlayamıyorum. Anı yaşayan bir hain. Her şeyi gerektiği gibi yaşayan bir adi. Bir yatağa yatmadan önce yastığını defalarca düzenleyen, her sabah kalkınca yatağını örten, ayakkabıları bembeyaz yüzü güleç. Ali gibi olacağım. Bir gün sürüyor bu işkence.

Ne oldu bize güzel ülkem? Ne oldu senin ruhuna? Sokaklarda azalmış Türkçe. Güzel kızlar bile azalmış. Bir şeyler olmuş köşedeki büfeye, kahveciler bile esans kokar olmuş. Bir sahtelik var yüzlerinde. Peşimdeler, peşimdeler, peşimdeler. Ben yalan söylüyorum, Ali söylemez. Bana kızıyor bile. Beni yalana onlar itiyor bilmiyorlar. Bu ödemeyi ne zaman yapacaksınız? Haftaya. Oysa birkaç ay yapamam desem kavgalar çıkacak. Yorgunum, korkak değil. Tek kelime tartışmaya mecalim yok, yarın öderim her şeyi, yarın halederiz, bakarız, yaparız ve ederiz. Bizi batıracaksın diyor Ali. Batalım. Bunca insanı soktu hayatımıza. Herkes kuruşunun peşinde Ali, tahammül edemiyorum. Böyle giderse, böyle gitmez. Böyle olursa, şöyle olur. Tipik Alilikler. Onu da kandırıyorum. Hayır onu da geçiştiriyorum. Düzeleceğim, yapacağım, halledeceğim… Saat üç gündür akşam beş olmuyor Ali?

Bir saldırıdan kaçar gibi dönüyorum eve işten. Fakir kalabilmek için hunharca çalışılan aciz bir iş. Makineler, iş hanları, sanayiler ve tek kuruşun yamyamı olan ecnebi gibi tüccarlar. Dillerinde Allah var. Bir hüznü salık verir bu cümleler. Sonrasında bir camiye gidememe tembelliği. Eve dönüyorum. Artık dua etsem ne olacak? Ayla gelemez. Gelemez, deme diyor şeytan: Türkiye’de boşanma oranları bir hayli yüksek. Bekleyemem. Artık hiçbir şeyleri bekleyemem. Üzülüp, üzülmediğimi kestiremediğim bir durumun ortasında, aslında acılarım kadar sevgilerim de belirsiz. Ben neyi neden yaptığını bilmeyen bir adamım. Ali öyle değil.

Ali diyor bana, senden adam olmaz senfonisi. Bir gün cumhurbaşkanı olacağım görürsün. Asıp kestiklerim arasında sen de ölürsün. Çiçekleri sulamıyorsun diyor bana marketçi kız. Parayı alırken ellerime dokunuyor. Masumiyeti beni kahrediyor sanıyordum. Güzel değil hepsi bu, niye kendimi paklıyorum. Olsun diyor bana. Bir yerden başla. Dükkânda olmalıymış saat sekiz elli dokuzda. Kepenkler iniyor. Sen çiçekleri neden sulamıyorsun? Bedri abi gayler çiçek sular dedi yalnızca. Bir kahkaha rahatsız edici sumocuların ağzına benzeyen ağzından. Sen gerçekten komiksin laflarından, raflara uzanan bir kavuşma. Ayla’nın sesi marketçi kız, hayır belki Ayla da bir marketçi kız. Hayır belki Ayla’nın bu saçlar. Hayır Sema bile gelse kurtulmaz. İçimde kararmış bir hisle, yine de rahatlamış bedenimle, ölüyorum dükkandan çıkarken.

Neler yaptın diyor köftehor? Nasıl geçti söyle? Ali beni rahat bırak iyi değilim. Ruhumu devlettim mutlu değilim. Başıma bela ettin bu marketçi kızı, babasına ne diyeceğim? Kimse bilmez dedi Ali, her şeyi bu kadar düşünme. Düşünmeden duramam sanki bilmiyor. Bu kafa saatte üç yüz kilometre hız yapıyor. Geceleri kötüyüm ben Ali. İşi bırakacağım. Kız bana, ister döv yaşayamıyorum. Ne istiyorum sorma, bilmiyorum. Hiç görmediğim kırları özlüyor ruhum, hiç bilmediğim diyarlarda, yeni insanlar tanımak istiyorum. Ali’den ayrıldım. Ortaklığımız bitti. Bana fazlasıyla para verdi, bir konteyner aldım. Hiç çıkmadım içimden domatesler yedim. Telefonu mu sattım bir su deposu aldım. Bir ıssız köyün müptelası oldum. Bunaldım şehirden. Ali de şehirdi. Burada su istemeyen çiçekler vardı, her şey güzeldi. Bir yıl sonra canım sıkıldı Ali’yi özledim. Bir telefon buldum köyden, Ali’yi aradım. Aradığım numara kullanılmamaktaydı. Ali kullanmazsa kullanmaz nettir, dürüst adamdır Ali. Benim gibi ne istediği ne yaptığı belli olmayan bir adam değildir. Yaparım derse yapar. Seviyorum derse sever. Unuttum dediyse unutur. O numarayı kullanmıyorsa kullanmaz. Benim gibi yıllarca öldüm deyip yaşamaz. Merak ettim onu yirmi gün sonra şehre gittim. Bir mezar gösterdiler tepede, bir kazada ölmüş. Ölürüm dediyse ölür Ali. Her şeyi nettir. Son sözü bir ambulansta ölüyorum, olmuş.