Anadolu; lisanı, insanı, tavrı veyahut akla gelen her eylemi ile yüceler divanı. Belki bir memleket meselesi. Belki özlem, hasret ve nice duygular silsilesi. Özünü kavramak ve hakikatini anlamak mevzusu. Daha basite indirgemek hülasası ile şöyle ki; 'irfanı' özünde olan en kıymetli cehalet abidesi. Ve tabii ki ülkenin en doğusundan, batısına uzanan betimle 'Anadolu'. Medeniyet arayan, isteyen oraya baksın. Kültleşmiş, sanıldığının aksine aslında koca bir boşluk olan Batı seviciliğini, inceleyeci bir göz ile bakıldığında aptalca bulmamak elde değil. Gerçek insanlığın, medeniyet kavramının ve bütün güzel hasletlerin; esasında kendi örf, adet, geleneklerinde olduğunun farkında olmalı. Klişeden uzaklaşarak yorumlamak gerekir ise kültür, ne şalvar giymek ile sahip çıkılan bir metadır ne de bilmem kaçıncı nesil kahvecide içilen kahve ile kaybedilen bir meta. Kültür, ruhi anlamda bağlı kalınan ve sahip olmaktan gurur duyulan durumdur. Modernizmi kültür sanmak ile onu büsbütün yok saymak arasındaki çizgi... Samimiyet, şefkat ve nice güzellik arayanlar; memleketine, kültürüne, hasılı Anadolu'ya baksın.