düşmanlar suçsuz

durmaların hepsi hızlı

başlığın boşluğa çıkmak için deldiği final

ve göğsümün gençliğine kök salmış Marx ve Lenin kavgası

 

ziyan oluyor yakamozlar

mengeneler geveliyor merhum meydanları şehrin

zindanlar terli

gırtlağına kadar militan

hiç beşikte uyumamış bebekler kadar büyük

herhangi bir cinayet

her hangi bir inanç

küstüğümden değil

ezildiğinden oturup türküler söylediğim köyler

her gülümsemenin tadı dudaklarımda biraz bayat

biraz şaşkın ve birazdan yine dökülmeye başlar saçlarım

tamam

 

konuşurken dayattığın zarifliğe sığınıyor

sessiz siyahlığımın ahlakı

bunun başka bir sebebi yok

tıpkı sınırlar gibi gölgesiz ama var

bir gün düşmenin şarkısını mırıldanarak geberecek mülkiyet ve şahane vicdansızlar

sesim kendinden emin

rahlesinde uzunca bir vakit kurtulmayı beklemiş cengaver hassasiyetler damıtan

bağışla bakışlarına bir beddua gibi çöküverişimi

teselli edilmesi gereken ne varsa önce benim ismimi veriyor ellerine tanrının

haklıyım, parçalandım, haklıyım, çünkü çaresiz ve sıradan bir ahmağım

yeri gelmişken ölümümü tazelemekte fayda var 

ve sen bu resmin en net suç aleti olarak seçiliyorsun

geri kalan ne varsa flu

geri kalan ne varsa uçucu

rüzgar tesadüf ediyor diye kokuna

oturup birde buna dertleniyoruz

geri kalan ne varsa gözlerimi yumuyorum

düşündüğüm ne varsa kursağımda yumruk

üzülme canımın içi, vuruldum ama geliyorum

 

bu hikayede kimsenin kimseyi görmeye hakkı yok

timsahlar yontuluyor gözyaşlarımızdan 

ve bunu öğretmeyi hep kaybediyorum

belki sana en çok yakışan renk griydi

ve durduğumuz yerde neredeyse anarşist oluyorduk