Yüzümde güneşler açsa da,

Karanlık çöküyor dünyamın diğer ucunda.

Mutluluğun resmini çizen Abidin gibi,

Kendi içimi çiziyorum tek farkla, mutluluk dışında.

Maziyi hatırlatan kalemlerim var.

Altı çift çizgiyle çizilmiş demir yollarda,

Akıp giden düşünce treninde,

Kombine bilet almış gidiyorum uzaklara.


İndibindi ücreti,

Ayakbastı ücreti,

Uzun yol ücreti,

Hepsi mevcut zihnimin içinde.


İnkar, itiraz ve köpek inlemesine dönüşen evrim süreci,

Mâsivâdan uzaklaşmış derviş misali,

İnanç tarlasında aldığım üç beş mahsulle,

Ev diye saydığım şeylerden vazgeçip

Karın tokluğuna yaşıyorum dünya sofrasında.


Başka bedenlerden soyutlanmış,

Yalın ekleri makyaj diye sürüyorum suratıma.

Gereksiz şatafatları kapı dışarı edip

Odamın sessizliğinde doldurdum dehlizleri.


Düşünce yollarında yürümekten ayaklarım ağrıyor.

Biriken yorgunluk, istemediğim gerçeklerle kimyasal tepkimeye giriyor.

Atacak bir adım hâlim kalmadığını hissettiğimde bile,

Her şeye rağmen kırık bir gülümsemeyle,

Mutluluk molalarında soluklanıyorum.


Böyle öğretilmedi mi Yaradan öğretisi,

Hangi ölüm unutulmaya yüz tutmaz?

Anı denizinde yüzüp giden gemiler,

Bin parçamı alıp uzaklara götürse de,

Hayat her şeye rağmen devam ediyor.