Zamanın karşısında anılar defterinde kurutulmuş gül yaprağı. Acılarına yabancı değil asırlar, hüzünlerini ondan daha iyi bilir. Sevinçleri aynı sevinçlerdir, heyecanları tanıdık. Hızla akıp gidiveren yıllar ya da bir türlü geçmek bilmeyen, ilerlemeyen dakikalar… O kadar aşina ki zaman o yıllara, o dakikalara, kulakları tıkalı feryat-ı figanına. Razı bir ömür boyu anılar defterinde kurutulan gül yaprağı kalmaya…


Şair desek güler, ne şairler görmüştür.

Yazar desek geçer gider, ne Sait Faikler bilir.

Anılar desek susar, ne defterler anlatır.

Güçlü desek Cahit der, zengin desek Berat der.

Aşk desek, sevda desek… Kimleri, ne anılar defterinde kurutulmuş gül yapraklarını sayar.


Ve hâlâ bıkmadan usanmadan, her bıkkınlığında, her bitmişliğinde aynı şeyi söyler, söyletir. Ben anılar defterinde kurutulmuş gül yaprağıyım. Başların tacı, gönüllerin en anlamlı anısıyım. Yarınlara dair, yeni bir güne dair umutlar verir, verdirir. Yeni bir günle girer kanlara, diğer anılar defterinde kurutulmuş gül yapraklarının kanına. Yeni bir sayfa, yeni bir kurumaya mahkûm gül, yeni bir defter, yeni anılar… Yine aynıdır o eşsiz tavrı ve kokusuyla. Yine aynı anılar defterinde kurutulmuş gül yaprağı. Unutur da kanarız, diğerleri kanar. Öğretmiştik oysa, yeniye dair her umut yalandır. Çünkü yeni yalandır. Ama o da inkâr etti. Ben örnek bir anılar defterinde kurutulmuş gül yaprağıyım, dedi.


Zamana dair güne dayalı yeni yalandır. Zaman değiştirmiyor ki anılar defterinde kurutulmuş gül yaprağını, sadece her geçmiş ve gelecek anıya alışıyor, alıştırıyor. Yenilemiyor, eskiye nazaran eskitiyor. Burada değişen bir şey yok. Anılar mı değişti, defter mi? Hayır, senin anılar defterinde kurutulmuş gül yaprağı olarak kokun değişti. Sevdalar kâh vazgeçilmez oldu, kâh hilaf. Geleceğe dair anılar defterinde kurutulan gül yaprağı sana dair her şey yalan. Her yeni eskiye ait.


Ne yeni anılar birikiyor ne gitgide anılar defterinde kurutulan gül yaprakları bitiyor. Ve ne yarınlar bitiyor ne dünler. Gül yaprağının muhteşem kokusu sürüyor, sürüyor. Neyse ki bir gün anılarda duruyoruz. Buradayız. Anılar defterinde kurutulmuş gül yaprağının yanında. Ve suyun aktığı yerde. Yaprak olmaya geldik. Yeniyi yalan bilip de o anı defterinde kaybolmaya geldik. Hakikatimizi yerin tüm kaskatı gerçekliğinden ötede, o gül yaprağında bildik, bulduk ve geldik. Aslında hakikatimizi bilmeye geldik. Bizim de kurutulmuş gül yapraklarımız var, demeye geldik.

Anılar olmasa, aşk olmasa, ayrılık olmasa gül yaprağı yalan. İçimizdeki muhteşem koku söndüğünde anılar defterinde kurutulmuş gül yaprağı muştuları manasız. Muhteşem kokunla donanmaya geldik. Dikenlerini bir taraftan kuşanmaya geldik.

Azgın dalgaları istesek de aşamayız, annemizin merhameti yetişmez. Anılar defterinin kuralları katıdır, aşılmazdır. Bazı çiçeklerin adımları yarı yolda tükenir. Bazıları dimdiktir bu yolda. Ne yarı yolda kalır ne de adımları tükenir. Tufan gelir, dökülür inciler, kurutulur tüm güller. Şükür ki anılar defterinde kurutulmuş gül yaprağını bildik ki hakikatimizdir.


Pişman değiliz kuruttuk diye, zamanın karşısında anılar defterinde kurutulmuş bir gül yaprağı o. Kendi katılığında utanıp da girmişti o defterin arasına. Dikenleri koparılmış, aciz bir vaziyette. Olmayan dikenlerine sığındık, yapraklarına dayandık. Kanat olup anılarda göğün yollarını bizlere açtın. Bütün kapılar kapansa da sana, anılar defterinde boş bir sayfa hep ayrılırdı. O sayfaya adapte olmak anbean değişen bir yol. Bir anıyla kazanılıp geçmişi silince kaybedilen bir yol. Eski defterlerimiz yok artık, yeni defterlerimizdeki sayfalar hep sana rezerve. Gönlümüz yenilenmedikçe yollarımız anılardan geçtikçe uğradığın her yer bir defter.


Bu yol cesaret ister, cesaretlendik. Yeri geldi ağladık, yeri geldi güldük. Acı tatlı anılarımız oldu. Ama yine de son durağımız kurutulmuş gül yaprağına çıktı. Anılar defterinde kurutulmuş gül yaprağı olmak… Başı dik, gönlü yanık olmak. Kırılmak ama asla eğilmemek. Kuru! Defter senin, devir senin devrin. Sevmek, ama yılmadan geçmişe inat. Kuru, başımızın tacı, gönlümüzün sultanı gül yaprağı. O eşi benzeri bulunmayan şiirsin Cahit’in en güzel kaleminde. Fatih’in İstanbul’u, Yavuz’un Mısır’ı fethettiği yaştasın. Durma! Kuru, kuru ki tüm şairlerin kalemi Cahit’in mürekkebi gibi satırlara dökülsün.


Zamanın karşısında anılar defterinde kurutulmuş gül yaprağı. Neydik ne olduk biz de anlamadık. Her bir satırı dolan defter şahit olsun… “Sen bir efsanesin.” desinler. Bu defterde kurumak, daima anılara gitmek. Zamanın o her şeyi silen inkârcı aynasına inat ağlamak ama sevinçten. Anılar defterinde kurutulacağını bilerek. Bildin ki kurutuldun. Cahit’in kalbinden döküldün satırlara. O her şeyi yıkan tufan olmak. Anılar defterinde kurutulacağını tufandan önce anlamak. Yarınlara ulaşacağına emin, zamanın karşısında anılar defterinde kurutulmuş gül yaprağı.

 

01.06.2021, Trabzon seyahatim sırasında aklımdan dökülüverdi.