ankara'mı son kez selamlıyorum ve sahneden iniyorum. bitki örtüsü betondur ankara'nın, o yüzden seçtim burayı. ankara'nın en yüksek betonunu. ellerim titriyor ama inan bana korkudan değil. soğuk. rüzgar esiyor ufaktan, genzime beton kaçmasın diye nefes almıyorum. burada benden başka kimse yok ama eteğimi rüzgarın kaldırmasına izin vermiyorum. bir adım daha attığımda artık ankara'nın en yüksek betonunda değilim. genzime artık beton kaçamaz çünkü nefesimi tuttum. rüzgarın eteğimi kaldırmasına izin veriyorum bu kez. saçlarımı okşuyor rüzgar, annem gibi. bedenimde bir sıcaklık hissediyorum ve belli belirsiz bir pişmanlık. artık ankara'nın en alçak betonundayım. önce ellerim sonra da suratımla beraber bedenim yere dokunuyor. etraftakiler şaşkın, korkmuş ya da ankara'nın bugünkü dehşet vericiliğinden tatmin olmuş durumda. eteğim tamamen açılmış ama umursamıyorum. biraz ağrım var. ve birazdan o ağrı da geçiyor. korkunç çığlıklar benim için atılıyor. ilgi görmek bir kez daha hoşuma gidiyor, birkaç yabancı korkuyla bedenime bakarken. alkışlar eşliğinde perde kapanıyor yukarıda.